İklim değişikliği hakkında her şey – Bölüm: 3

Uluslararası iklim değişikliği politikalarına giriş

Yaptığımız aktiviteler sonucunda atmosfere sera gazı salınmasına neden oluyoruz. Bu sera gazlarına da vize uygulanmadığına göre, atmosfere yapılan salınımlar yapıldığı sınırlar içerisinde kalmıyor elbette. Bu durum iklim değişikliği problemini hepimiz için küresel bir boyuta taşıyor. İklim değişikliğin bir faktörü olan sera gazı salınımlarını kontrol etmek için dünya üzerindeki tüm ülkelere görev düşüyor. Hal böyleyken sera gazı emisyonlarını güvenli seviyelere indirmek amacıyla küresel stratejiler belirlemek gerekiyor. Dünyamızda sadece bir atmosfer olduğuna göre, salınımın nereden yapıldığı önemini kaybediyor. Kısacası iklim değişikliği hepimizin sorunu ve bu soruna hep birlikte çözüm üretmemiz gerekiyor. Bunun için de uluslararası işbirlikleri yapılıyor.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi

1992 yılında, insan müdahalesinin iklim sistemi üzerinde etkisini olduğuna dair bilimsel bulguların artmasıyla, iklim değişikliği sorununa karşı mücadelede tarafların temel zorunluluklarını belirlemek için BMİDÇS (UNFCC) kabul edilmiştir. Sözleşme 1994 yılında yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin 197 tarafı vardır. Bu taraflardan 196’sı devlet iken 1 tanesi birliktir (AB).  Türkiye de bu sözleşmenin taraflarındandır.

Bu sözleşme iklim değişikliğine dikkat çeker ancak bir çerçeve sözleşmesi olarak temel anlamda yükümlülükleri belirler ve belli başlı özel yükümlülükleri diğer yasal düzenlemelere taahhüt verecek şekilde bırakır. Örneğin, 2005’te yürürlüğü giren Kyoto Protokolü sözleşmeyi devam ettirir nitelikte yasal bir düzenlemedir ve endüstrileşmiş ülkelerin sera gazı azaltma hedeflerini yasal olarak belirler. Bu sözleşme ve protokol arasındaki temel fark tam olarak şöyle açıklanabilir; sözleşme endüstrileşmiş ülkeler için bir karar verme niteliğindedir, protokol ise, alınan kararın ya da kararların yerine mutlaka getirilmesi gereken bir görev olduğunu belirleyerek tarafları bağlar. Ancak Kyoto Sözleşmesi’ne ayrıntılı olarak bir sonraki yazıda değineceğiz.

Kyoto Protokolü’nde önemli bir husus vardır. Bu protokol, taraflar için ortak ancak farklılaştırılmış sorumlulukları belirler. Bunun sebebi endüstrileşmeden beri gelişmiş ülkelerin sera gazı emisyonlarının artışındaki katkısının daha fazla olduğunun düşünülmesi ve bu bağlamda daha ağır sorumluluklar almaya yönlendirilmesidir.

BUNU DA OKU:  Kazananlar belli oldu!

BMİDÇS ile alınan kararlar, tarafları uluslararası, ülkeler ve yerel seviyelerde iklim değişikliğine karşı faaliyetleri ele almaya yönlendirmesi açısından önemlidir. Ancak sözleşme yasal bir belge olmaktan ziyade iklim değişikliğine karşı harekete geçmek için gerçekleştirilmiş en önemli forumlardan biridir.

COP (Taraflar Konferansı)

COP, sözleşmenin en üst düzey karar organıdır. Sözleşmenin tarafları olan tüm devletler, sözleşmenin uygulanmasını ve COP’nin benimsediği diğer tüm yasal belgeleri ve idari düzenlemeleri de içeren COP’da temsil edilmektedirler.

ÖNEMLİ ETKİNLİKLER

1979 İlk Dünya İklim Konferansı, 1992 Birleşmiş Milletler Karargah’ında Toplantı, 2005 Kyoto Protokolünün Yürürlüğe Girmesi, 2007 COP 13/ CMP 3, 2009 COP 15/ CMP 5, 2010 COP 16/ CMP 6, 2011 COP 17/ CMP 7, 2012 COP 18/ CMP 8, 2013 COP 19/ CMP 9, 2014 COP 20/ CMP 10, 2015 COP 21/ CMP 11, 2016 COP 22/ CMP 12, 2017 COP 23/ CMP 13
(Daha fazlası için BMİDÇS web sayfanıza bakabilirsiniz)

1990 yılında IPCC İlk Değerlendirme Raporu, insan müdahalesi sonucu iklim değişikliğinin gerçek olduğunu ve herkes için bir tehdit olduğunu söyler. Bunun sonucunda, Panel’in raporu ile iklim değişikliği müzakerelerinin fitili ateşlenir. İki yıl sonra Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi gerçekleşir.

BMİDÇS Temel Hükümleri

BMİDÇS’nin temel hedefi sera gazı salımlarını stabilize ederek iklim sistemine insan kaynaklı tehlikeli müdahalenin önlenmesidir. Bu sözleşme düzenlemelerin yapılması gereken sera gazlarını listelemez. Sadece CO2 ye gönderme yapar ve Montreal Protokolü’nde ele alınmamış diğer gazlar şeklinde bir genelleme yapar. Çünkü bu gazların salım seviyeleri bu sözleşmenin yapıldığı zamanda belirlenmemiştir. Bu seviye 2009 COP 15 sırasında belirlenmiştir.

Sözleşme her ülkenin sera gazı emisyonlarının farklı olduğunu göz önünde bulundurur. Hatta resimdeki gibi ek 1 ülkelerinin farklı zaman dilimlerindeki sera gazı salınımlarını gösteren bir harita sağlar (bu haritayı web sitesinde bulabilirsiniz( link: http://maps.unfccc.int/di/map/ )

BUNU DA OKU:  Durduk yere yapılacak 15 yeşil hareket

Azaltma ve adaptasyon, sözleşmenin en çok göze çarpan kabullerindendir. Zaten iklim değişikliğinin ve etkilerinin azaltılması sözleşme gayesinin özüdür. Sözleşmede azaltım için özel bir tanım yapılmasa da sera gazı emisyonları azaltılırken, sera gazı yutaklarını korumayı ve gaz salımınlarına neden olan faaliyetleri sınırlamayı ya da yeşil teknolojiler ile değiştirmeyi kast ettiği nettir. Adaptasyon ise iklim değişikliğinin oluşturduğu şartlar ve etkiler ile baş edilmesi için yapılması gereken ve taraflar için faydalı olan aktivitelerdir.

Sözleşme tarafları arasında sorumluluklar, tarafların farklı seviyelerdeki ekonomik gelişmişlik seviyeleri göz önünde bulundurularak paylaşılır. Sözleşme ekleri, tarafların sorumluluklarına göre bir sınıflandırılmasıdır.

EK 1 ülkeleri genellikle gelişmiş ülkelerdir. Avrupa Birliği ve Türkiye buraya dahildir. EK 2 daha da gelişmiş ülkeleri içerirken (Türkiye bu listede de yer alır), EK 1’e dahil olmayan ülkeler listesi gelişmekte olan ülkeleri kapsar. Tarafların farklı sorumlulukları olduğundan bahsetmiştik ve bunları özetlemek gerekirse:

EK 1: Sera gazı emisyonlarının azaltılmasında öncülük ederler. 2 yıllık raporlar hazırlarlar. Yıllık sera gazı emisyon envanteri hazırlarlar.

EK 2:  Gelişmekte olan ülkelerin adaptasyon ve azatlım aktivitelerine destek olmak amacıyla, bu ülkelere kaynak sağlarlar ve finansal yardım yaparlar. İklim dostu teknolojilere dönüşümde yatırım yaparlar.

EK 1’e dahil olmayanlar: Adaptasyon ve azaltım aktivitelerini raporlarlar. 2 yıllık raporlar hazırlarlar. Ancak bu raporlamalar konusunda bu EK 1 dahil olmayan taraflarlara esneklik sağlanır.

Not: The Guardian tarafından hazırlanmış bir karbon haritası var ve buradan ülkelerin faaliyetleri hakkında bilgi edinmek mümkün. Ancak bu harita Birleşmiş Milletler’in resmi bir kaynağı değildir. (Link: https://www.theguardian.com/news/datablog/interactive/2012/mar/29/carbon-map-infographic-world?guni=Article:in%20body%20link )

KAYNAKLAR

UNFCCC 1992

http://unfccc.int/parties_and_observers/parties/annex_i/items/2774.php

http://unfccc.int/cop3/fccc/climate/annex2.htm

http://unfccc.int/parties_and_observers/parties/non_annex_i/items/2833.php

UNFCCC 2002, The First Ten Years, s15

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ayşegül Yalvaç

Deniz kirliliği ve çevre teknolojileri konusunda çalışan bir çevre mühendisi. Çevre, bilim, sürdürülebilirlik konularında yazmanın yanı sıra doğa üstü ve fantastik öyküler uydurmayı seviyor. Profesyonel bir hayalperest ve dünyayı değiştirmenin peşinde.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, İklim Değişikliği, Kent, Topluluklar, Yenilenebilir Enerji
Zeytin direnişi yepyeni bir meyve verdi: Yırca sabun evi, 8 Mart’ta açılıyor

Yırca'da termik santral yapımı için yok edilen doğaya, sökülen zeytin ağaçlarına karşı yıllardır onurlu bir mücadele veren kadınlar, Yırca Hanımeli İktisadi...

Kapat