İklim değişikliğinin varlığını kanıtlayan 7 bilimsel gerçek

Gezegenimizin iklimi, yerbilimsel kayıtlarda saptanan doğal dalgalanmalarda görülen hiçbir şeye benzemeyen bir şekilde değişiyor. İklim değişikliğinin, önümüzdeki yüzyılda tüm dünyanın karışılabileceği en büyük tehlikelerden biri olduğu açıkça biliniyor. Buna rağmen iklim değişikliğinin tamamen uydurma olduğunu, yıllık sıcaklık kayıtlarının güvenilir olmadığını ileri süren kişiler de mevcut.

TIKLAYIN: İklim değişikliğinin faturası: İstanbul ve İzmir dahil 19 mega kıyı kenti ciddi hasar görecek

Bu kişiler genellikle bu iddiasını şu çıkarımlarla destekliyorlar:

– Elle tutulur, gözle görülür hiçbir kanıt yok. Ortaya atılan kanıtlar güvenilir kaynaklardan gelmiyor.

– Buzullar erimiyor.

– Bu konuda fikir birliği yok.

– Isınma, kentsel ısı adası etkisinden kaynaklanmakta.

– Bilim insanları bile iddia ettikleri iklim değişikliği konusunda emin konuşmuyor.

Yukarıdakilere benzer daha birçok çıkarım ile küresel ısınma gerçeğinin, bilimkurgu olduğunu iddia eden bireyler mevcut. Ancak iklim değişikliğinin varlığını inkâr etmek o kadar da basit değil zira küresel ısınma, bilgisayar modellerinin bir çıktısı değil, birçok küresel göstergenin gözlemlerine dayanan bir sonuçtur. Bilim adamlarının ezici bir çoğunluğu küresel ısınma ve iklim değişikliğinin inkâr edilemez bir gerçek olduğunu iddia ederken, bu iddialarını oldukça güçlü kanıtlarla destekliyorlar.

Bu kanıtlardan en bilinen 7 tanesini listeledik.

1 – Kuraklık

Kuraklık, başka bir deyişle uzun süreli kuru hava şartları, buharlaşma ve yağış miktarı arasında bir dengesizlik söz konusu olduğu zaman meydana gelir. Geçtiğimiz yıllarda barajlarda azalan su miktarları hakkındaki haberleri bol bol okumuştuk, izlemiştik ve dinlemiştik. Uzmanlar, yağışların önceki yıllara göre azaldığını duyurmuştu. Önümüzdeki yıllar için de bu endişeler devam ediyor. Öte yandan sanayi atıklarının deşarj standartları sağlanmadan alıcı ortama bırakılması içme sularının kirlenmesine neden oluyor ve susuz kalma endişesi artıyor. Bu nedenle dünyada ve Türkiye’de azalan yağışlar ile kuraklık endişesi küresel ısınmanın var olduğunun kanıtlarından biri. Çünkü kuraklık, yükselen sıcaklıkların gerçek bir kanıtıdır ve insan sağlığı, besin miktarı, hayvanlar ve toprak üzerinde tahrip edici etkilere sahiptir.

BUNU DA OKU:  Yeşil Posta: Ülkemizden ve dünyadan haberler

2 – Küresel deniz seviyesi yükseklikleri


Küresel ortalama deniz seviyesindeki mevcut değişim oranı yılda 3,4 mm’dir. Eriyen buzullar ve ısınan okyanuslar daha fazla su ve yükselen deniz seviyesi anlamına gelir. Küresel deniz seviyesi, kısa süreli iklim olaylarından ve coğrafi faktörlerden de etkilenmesine rağmen, sıcaklık değişimleri ile yakından ilişkilidir.

3 – Deniz yüzeyi sıcaklığı

Yüzey sıcaklık gözlemlerinden elde edilen kanıtlar oldukça güçlüdür. 2016 yılında ölçülen ortalama deniz yüzeyi sıcaklığı şimdiye kadar kaydedilen en yüksek sıcaklık olmakla birlikte geçen yıl, yüzyılın ortalama ölçülen deniz yüzeyi sıcaklığından 0,75 C daha yüksekti.
Okyanuslarımız sıcaklığı absorbe eder, ne kadar çok sıcaklık absorbe ederse, o kadar daha fazla ısınır. Bu durum denizlerdeki yaşamı ciddi bir biçimde etkiler. Balık popülasyonlarında azalmalara, alg patlamalarına ve mercan ölümlerine neden olur. Daha yüksek deniz yüzeyi sıcaklıkları sonucunda daha fazla atmosferik su buharı oluşur. Bunun neticesinde, şiddetli hava olayları, kuraklık ve fırtına riski artar.

4 – Arktik ve Antarktik sularındaki buzul miktarı

2017 yılında, Arktik denizi buz miktarı 13,4 milyon kilometrekare olarak ölçüldü. Bu miktar 1981-2010 yılları arasında ölçülen 0cak ayı ortalamasından 1,3 milyon kilometrekare daha azdır. Antarktik sularındaki buzul miktarının ise  4 milyon kilometrekare olduğu tespit edildi. Bu miktar 1981-2010 yılları arasında ocak ayı için yapılmış ölçümlerin ortalamasından 0,6 kilometrekare daha az.

Kutuplardaki buz örtüsü milyonlarca yıldır varlığını sürdürmekte. Buzullar, iklim değişikliğinin güvenli ve önemli bir göstergesi olmakla kalmaz aynı zamanda gün ışığını da yansıtırlar. Yüksek albedo, güneş radyasyonunu saptırarak dünyanın soğumasına yardımcı olur. Buz tepeleri küçüldükçe, kutupları soğutmayı durdururlar. Kutuplardaki buz miktarının azalması, küresel ısınmanın daha fazla olması anlamına gelir. Ayrıca buzullar, kutup ayıları ve penguenler gibi onlarca türün yaşam alanıdır. Erimeleri sonucunda bu canlılar da zarar görecektir.

BUNU DA OKU:  Siz de destek verebilirsiniz: Doğayı hiçe sayan Madde 75 geri çekilsin!

5. Küresel sıcaklık artışı

Gezegenimizin ortalama sıcaklığı 19. yüzyıldan bugüne 1,1 derece yükseldi. Bu değişimatmosferde artan karbondioksit ve insan kaynaklı emisyonlar nedeniyle gerçekleşti. 2016 yılı kaydedilen en sıcak yıl olmakla kalmadı, aynı zamanda bu yılı oluşturan 12 aydan sekizi,  kaydedilen en sıcak aylar oldu.

6. Atmosferdeki artan CO2 konsantrasyonu

İnsanlar, elektrik üretimi ve araçların kullanımı için petrol, gaz ve kömür gibi fosil yakıtları tükettiklerinde atmosfere karbondioksit salınmakta. Karbondioksit, 2014 yılında ABD’nin sera gazı emisyonlarının yüzde 81’ini oluşturuyordu. Karbondioksiti topraktan, ormanlardan ve okyanustan çıkaran yutaklara rağmen, endüstriyel çağda karbondioksit seviyeleri milyonlarca yıldır en yüksek seviyeye ulaştı.

Karbondioksitin sera gazı olduğunu bildiğimiz için, mantık çerçevesinde, atmosfere giren karbondioksit miktarının, özellikle de günde 90 milyon ton seviyesinde artmasının, atmosferin sera özelliklerini artıracağı ve dolayısıyla ısınmaya neden olacağı sonucuna varabiliriz. Artan karbondioksit seviyeleri, daha fazla miktarda su buharı tutulmasına neden oluyor ve bu durum daha da fazla ısınmaya neden oluyor.

7. Okyanus asitlenmesi

İnsan faaliyetleri sonucunda oluşan zararlı gazların emisyonları okyanuslar tarafından absorbe edilmekte ve bu durum okyanuslarda asitleşmeye neden olmakta. Bu durum küresel ısınmanın bir sonucu olup, suyun kimyasal bileşimini değiştirmekle birlikte, okyanuslardaki canlı yaşamını da tehdit ederek, okyanus canlılarının toplu ölümlerine neden olmakta.

Son olarak şunu da ekleyelim; küresel ısınmanın, kentsel ısı ada etkisinin bir sonucu olduğunu iddia etmek, basit bir şekilde kentsel efsane etkisinin bir sonucudur. 2003 yılında yayınlanmış bir makale* yıllık sıcaklıklarda kentleşmenin istatiksel olarak bir etkisi bulunmadığını öne sürüyor. Bu makaleye göre kasabaların birçok kesimi kırsal alanlardan daha sıcak olabilir ancak meteorolojik gözlemlerin büyük bir çoğunluğu ‘’serin adalar’’ adı verilen parklarda yapılmaktadır. Kentsel ısı adası etkisi, şüphecilerin iddia ettiğinin aksine, ısınmaya nispeten küçük bir katkı sağlar. Sera gazları ve özellikle karbondioksitin küresel ısınmaya çok daha fazla etkisi vardır.

BUNU DA OKU:  Yunus parkında eğlence olmaz

* Assessment of urban versus rural in situ surface temperatures in the contiguous United States: No difference found; J Peterson; 2003

Kaynaklar
PopSci
Grist
NASA
Conserve Energy Future
Seeker

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ayşegül Yalvaç

Deniz kirliliği ve çevre teknolojileri konusunda çalışan bir çevre mühendisi. Çevre, bilim, sürdürülebilirlik konularında yazmanın yanı sıra doğa üstü ve fantastik öyküler uydurmayı seviyor. Profesyonel bir hayalperest ve dünyayı değiştirmenin peşinde.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, İklim Değişikliği
Sokaktaki ışıklar ağaçların da uykusundan çalıyor, genç ölmesine sebebiyet veriyor

Şehirdeki ağaçlar üzerine yaptığı araştırmalar sokak ışıklarının ağaçları "uyutmadığını" ve daha erken ölmesine sebebiyet verdiğini belirtiyor.

Kapat