İklim Krizi Karşısında Global Eşitsizlik Üzerine Twitter Okurken Pinker Hoca’ya Kulak Vermek

Kasım ayında katıldığım bir yönetici eğitim programında dünyanın her yerinden gelen yaklaşık 80 kişilik ekibimizi sekiz gruba ayırıp her gruba ‘dünyanın şu anda en büyük problemi nedir?’ sorusuyla başlayan ve üzerinde takım çalışması yapacağımız ufak bir proje verdiler.

Sekiz grubun bir tanesi dünyanın en büyük probleminin yolsuzluk olduğuna karar verdi, bir diğer grup ise akıl sağlığı dedi. Bir grup iklim krizi karşısında global eşitsizlik derken geri kalan beş grup da global yoksulluk/eşitsizlik eksenine yöneldi.

İklim kriziyle ilgili yazıyoruz, çiziyoruz, konuşuyoruz. Okuduğumuz, hakkında yazdığımız kitapların ve iklim konusundaki kaynakların birçoğu gelişmiş batı dünyası tarafında. Oysa buradaki en zor konulardan biri iklim krizi karşısında global eşitsizlik konusu. Şimdi anladınız ben hangi gruptaydım.

Bir kaç hafta önce hakkında yazdığımız Jane Goodall’ın iklim kriziyle ilgili çok güzel bir lafı vardır:

‘Yoksulluk problemini çözmek zorundayız, çünkü eğer gerçekten yoksulsan, o son ağacını da keseceksin, o son balığını da tutacaksın, çünkü hayatta kalmak zorundasın.’

Bu yüzden gelişmiş ülkeler karbon emisyonlarını düşürmekteyken gelişmekte olan ülkelerin gelişmeye çalışmalarına ve insanlarını yoksulluktan çıkartıp orta sınıf yaratmaya çalışmalarına büyük hassasiyetle yaklaşmak gerekiyor. Yani bir Birleşik Krallık’ın artık tamamen kömürden uzaklaşmasını beklemek doğru iken örneğin bir Türkiye’ye artık kömür çıkartamayacağını söylemek adil değil. COP26 sonunda anons edilen Glasgow İklim Paktı gelişmekte olan ülkelerin adaptasyon süresinde ihtiyaçları olacak yüklü finansman programları ve uluslararası anlaşmalar konusunda biraz daha detay içeriyor. Paktın özetinde 2021-25 arası dönemde 500 milyar doların uluslararası destek için mobilize edileceği vurgulanıyor. Ayrıca Glasgow’da gelişmekte olan ülkelerin kömürden yeşil enerjiye geçiş sürecinin adil gerçekleşmesi için de bir yol haritası çizilmeye başlandı.

Enlightenment Now: The Case for Reason, Science, Humanism, and Progress:  Amazon.co.uk: Pinker, Steven, Morey, Arthur: 9780525529774: Books

Prof Steven Pinker Enlightenment Now – The Case for Reason, Science, Humanism, and Progress (Akıl, Bilim, Hümanizm ve Gelişme Yoluyla Aydınlanma, Şimdi) adlı kitabında dünyanın var olan bir çok probleminin yanı sıra aslında bir çok konuda son yüz yılda iyiye gitmekte olduğunu başlık başlık ve detaylı örnekler ve çalışmalarla anlatmaya çalışıyor. Yoksulluk konusunda verdiği bir bilimsel çalışma örneği epey çarpıcı. Bir dolarla alınabilinecek temel gıdalar hesaplanıp 2011 yılındaki uluslararası bir dolara göre eşitlendiklerinde, 1800 yılında, Endüstriyel Devrim öncesi, dünya nüfusunun %95’i bugün ekstrem yoksulluk sınırı olarak düşünülen günde 1.90 dolardan az kazanıyordu. Bugün ise bu sayı %10 civarlarında (kitap 2018 tarihli olduğu için başka güncel kaynaklara da baktım, hepsi %9-11 arası). Tahmin edeceğiniz üzere bu nüfusun çoğu Sahra-altı Afrika’da yaşıyor ve sonraki ikinci büyük nüfus da Hindistan’da.

BUNU DA OKU:  Yeşil Posta: Ülkemizden ve dünyadan haberler

Yüzde olarak gezegenimiz gelişmiş olabilir (Pinker Hoca kitabında sağlık ve hayat standartları gibi bir çok konuda gezegenimizin aslında iyiye gitmekte olduğunu açıklıyor) ama bugün gezegenimizde aşağı yukarı 700 milyon insan ekstrem yoksulluk sınırının altında yaşıyor demektir – ki bu korkunç bir sayı.

Ayrıca bu ekstrem yoksulluk, yani açlık sınırının biraz üstüne bakarsak, gapminder.org websitesindeki sayılara göre günde 10 dolar altında kazanan, yani orta sınıfın çok altında olan insan sayısı 3 milyar.

Bu hesaplamaların epey komplike olduklarını ve başka kaynaklara ve başka metodolojilere baktıkça biraz farklı sayılar hesaplandığını eklemek isterim – ama ana fikir hepsinde aynı – gezegenimizde milyarlarca insan globalizasyondan çok faydalanmadı ve bir türlü fakirlik sınırlarından orta sınıfa geçemiyor. Pandemi bu durumu daha da kötüleştirdi. Bu insanların iklim krizi karşısında tutumlarını tasavvur edebilmemiz için Jane Goodall’ın son ağaç ve son balığını aklımızda tutmamız gerekiyor.

Bir de çizelgenin öbür ucu var, yani aşırı zenginlik. Ama o konuya bu sefer girmeyeyim. Peki, gireyim, ama sadece Oxfam’ın 2020 tarihli raporundaki bir çarpıcı istatistiği yazıp durayım: dünyadaki 2,153 milyarder dünya nüfusunun %60’ından fazla varlığa sahip. Buna daha girmiyorum ama milyarderlerin uzaya gitme hevesleriyle ilgili bir kaç ay önce yazdığım yazıma Yeşilist’ten ulaşabilirsiniz. 

Ama peki madem ısrar ettiniz, bir-iki cümle daha yazayım. 26 Ekim 2021 gününde Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı bir anons yaparak Elon Musk’ın varlığının sadece %2’siyle, yani o tarihteki hesaba göre 6 milyar dolar ile, dünyadaki açlık probleminin çözülebileceğini iddia etti. Elon Musk ise 31 Ekim tarihli ünlü tweet’inde kendilerine cevaben bir açık çağrı yaptı ve twitter üzerinden tam olarak nasıl bu 6 milyar doların dünya açlığını çözeceğini açıklarlarsa hemen o anda Tesla hisselerinden satıp bunu yapacağını iddia etti. Yazışmaların gerisini takip etmekte zorlandım zira yüzbinlerce retweet ve yorum var ama milyarderlerin bu korkunç global eşitsizlik resmi ortasında bir şeyler yapmaları konusu iklim krizi ve eşitsizlik kötüleştikçe daha da çok gündeme gelecektir.

BUNU DA OKU:  Kuzey Kutbu'ndaki ozon deliği de nereden çıktı?
Muhammad Yunus Takes Legal Action Over Removal From Grameen Bank | Devex

Yazıyı çok da dağılmadan derleyip toparlayayım diyordum ama son olarak bir de Prof Dr Muhammad Yunus’a söz verelim. Mikrofinans ve mikrokredi kavramlarına öncülük eden Bangladeşli Yunus Hoca Grameen Bank adıyla kurduğu sosyal işletme modeliyle 2006 Nobel Barış Ödülü de kazanmıştı. Creating a World Without Poverty (Yoksulluğun Bulunmadığı bir Dünyaya Doğru) kitabında Nobel Ödülü töreninde yaptığı konuşmada su istatistikleri veriyor: ‘Grameen Bank kurulduğundan beri 6 milyar dolar kredi sağladı. Bugün Bangladeş’te 73,000 köyden 7 milyon yoksul insana borç veriyor ve bunların %97’si kadın. Borçların geri ödenme oranı %99. Şirket düzenli kar ediyor ve şirketin sahipleri de borçları alan köylüler. Borç alanların %58’i aldıkları borçlar ve girişimleri sayesinde yoksulluk sınırını aşabildiler.’ Global yoksulluk konusunda kafa patlattıkça karamsarlaşanlardansanız kitabı ve Yunus Hoca’nın sosyal işletme modelini incelemenizi öneririm.

Simdi artık yazıyı toparlayayım. İklim krizi ve global yoksulluk problemleri iç içe ve biri çözülmeden öbürünün de çözülmesi zor. İklim konusunda kendi girişim ve çalışmalarımızda her zaman gelişmekte olan ülkeleri de düşünmemiz gerekiyor, yoksa denklemde hep bir şey eksik kalacak. Ve Pinker Hoca ile bitirelim: hem iklim hem yoksulluk konularında aydınlanmanın yolunun yine akıl, bilim, hümanizm ve gelişmeden geçeceğine inancımızı kaybetmeyelim.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Yalın Karadoğan

Doğasever, amatӧr doğal hayat gӧzlemcisi, ara-sıra yazar, Londra’da sivil toplum kuruluşu Turkey Mozaik Foundation kurucularından, private equity yatırımcısı.

Yorumlar kapatıldı.

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Genel
Kış aylarında salon bitkilerinin bakımı nasıl yapılmalı?

Salon bitkilerinin bakımı, dış mekân bitkilerinden daha kolay olsa da soğuk sağlıklı gelişmeleri için kış aylarında bakım rutinini değiştirmek gerekiyor....

Kapat