Kentsel tarım alanları yok edilirken: Gümüşdere

Kentsel tarım alanları, şehrin büyüme planları ile bağlantılı olarak hızlı bir projelendirme sürecinin kurbanı oluyor. Değişen Yedikule’nin çehresine fazla gelen Yedikule Bostanları’ndan park projesi çıkarken kentin taze sebze-meyve üreten Gümüşdere’deki tarım arazileri bir raporla ‘vasıfsız’ ilan edilip atık su arıtma tesisi haline getirilmeye çalışılıyor.

Röportaj: Beste Bal

Gümüşdere’de neler olup bittiğini, Beyhan Uzunçarşılı ile konuştuk. Kendisi Gümüşdere’de bilfiil organik tarımla uğraşan bir ziraat mühendisi. Tarım alanlarını kaybetmeleri gündeme geldiğinden beri de tarım emekçilerinin bir araya geldiği Gümüşdere Köyü Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği’nin hem kurulmasında hem de icraatlarda bulunmasında aktif rol almış. Dernek vesilesi ile hukuki süreçlerin artık başladığını belirterek sürecin nasıl ilerlediğine ve Gümüşdere’yi nelerin beklediğine dair söyleşimize geçelim.

Gümüşdere Köyü’nden biraz bahseder misiniz?

Gümüşdere Köyü, İstanbul Avrupa yakası, Sarıyer ilçesine bağlı, sırtını Belgrat ormanlarına dayamış, Karadenize kıyısı olan eski bir Rum yerleşim yeri. Hatta o zamanlarda geniş üzüm bağlarına sahip olan köy, şaraplarıyla ünlüymüş. Şimdiki halkını ise 1924 yılı mübadele zamanında Selanik Karacaova mevki Fuştan köyünden getirilip, bu bölgeye yerleştirilen Pomaklar oluşturuyor. Hala etnik kökenlerini ve dillerini koruyorlar. Yerleştirildikleri yıllardan beri de bu topraklarda en iyi bildikleri iş olan bahçecilikle uğraşıp geçimlerini bundan sağlıyorlar.

78876678678

İSKİ tarafından atık su arıtma tesisi için yapılması planlanan araziyi bize biraz anlatabilir misiniz?

Bu proje için düşünülen arazinin tamamı 590.343,70 m² ve tek bir parsel. Arazi 2.derece sit ve sera alanı statüsünde. Geçmişten beri tarım yapılan ve köy tüzel kişiliğinde olan bu alan 1996 yılında Maliye tasarrufuna geçirilince halk işgalci konumuna düşmüş. O günden beri de çok yüksek ecri misiller ödemekteler. Arazinin 90 dönümü kapalı sera alanı, 207 dönümü ise açık alan üretime ayrılmış durumda. Ayrıca süs bitkisi yetiştiriciliği ve hayvancılık da bu bölgenin geçim kaynaklarından. Arazide 13.069 muhtelif meyve ve çam ağacı mevcut.

BUNU DA OKU:  Diren Cerattepe! Artvin'de maden cinayettir

Toprak Koruma Kurulu’nun aldığı karar doğrultusunda İl Tarım Müdürlüğü, arazinin 80 dönümünde ‘tarım arazisi’ sıfatını kaldırılarak İSKİ’ye ön tahsis vermiş. Ama şu anda burada taze sebze-meyve üretiliyor. Bu nasıl mümkün oluyor?

İletişim araçlarının bu kadar hızlı ve etkin kullanıldığı çağımızda araziyi bir tuşla görüntülemek mümkün, yerinde incelemenize bile gerek yok. Fakat Toprak Koruma Kurulu’nun kararı ve Tarım İl Müdürlüğü’nün verdiği raporla ‘marjinal kuru tarım arazisi’ statüsüne sokulmuş. Oysaki alanda onlarca geniş çaplı kuyular mevcut ve sebze üretimi için gerekli olan su ihtiyacı damla sulama sistemiyle modern seralarda karşılanıyor. Kaldı ki sera alanı statüsündeki bir alan zaten marjinal yani vasıfsız bir alan olamaz. Bugün bu alandan çıkan ürün başta Sarıyer ilçesi olmak üzere kentin birçok bölgesinin taze sebze ihtiyacını karşılıyor. Siz ‘bu alanın 80 dönümü vasıfsız, diğer alanlar tarım yapmaya elverişli’ ya da ‘bu tesis bu alana yapılırsa yanındaki alanlarda tarım yapmaya devam edilir’ diyebilir misiniz? Raporda diğer alanları korumak için ihata duvarlarının çekilmesi, kuşsavarların konulması gibi şartlar konulmuş; fakat ÇED raporuna gerek olmadığı vurgulanmış. ‘İleri biyolojik’ adı altında bile olsa büyük kimyasalların girdiği bir tesisi, tarım alanları üzerine inşa etmenin mantığını anlamak mümkün değil.

675765567567657

Tarımla geçinen bir köyün tarımsal ekim alanını elinden almak, Gümüşderelilerin göçüne sebep olabilir demek mümkün mü?

Sadece bu alandan 632 kişi geçimini sağlıyor. Bölgeden istifade eden toptancıları ve gübre, fide gibi tarımsal ihtiyaçları karşılayan kişileri saymıyorum. Yani burası aslında dumansız bir fabrika ve bu insanlar gecekondu yapmak yerine hiç bir destek almadan kendi imkânlarıyla kurdukları bu yatırımlardan sırf bir arıtma tesisi için göçe zorlanırlarsa gidecek yerlerinin olmaması dolayısıyla çok büyük sıkıntı yaşayacakları kesin. Ayrıca İstanbul şehrinde yaşayan insanların taze gıda hakkında elinden alınması o şehir insanı içinde sıkıntı yaratacaktır.

Atık su arıtma tesisini burada kurma planlarını nasıl gerekçelendiriyorlar, en uygun yer burası mıymış?

BUNU DA OKU:  İstanbul Lüferinin Kuyruğunu Bırakmıyor: Slow Fish İstanbul!

Bu konu da ayrıca bir bilmece! Zekeriyaköy, Uskumruköy, Kilyos bölgesi yapılaşmaya açıldığından beri nüfusun artmasıyla böyle bir gereksinime doğal olarak ihtiyaç duyuyor. Gümüşdere köyü bu alanlara uzak kalıyor. Bu proje daha önce Kilyos mevkiinde düşünülmüş. Sarıyer İmar Komisyon Başkanı da teknik olarak da çok uygun olduğunu anlatan açıklamalarda bulunmuştur. Bölgedeki Kilyos deresi, üç köyü de içine alarak bir vadi oluşturuyor. Yağmur ve atık suyun da doğal akışı içinde Kilyos deresinden Karadeniz’e boşaltılması için en uygun olan güzergâhın bu olacağını, aksi halde Gümüşdere’ye bu tesisin yapılabilmesi için dere tabanının kota indirilmesi ve birçok pompa terfi istasyonlarının kurulması gerektiğini, bunun da devlet için ekstra bir masraf olacağını bildiriyor. Ayrıca zeminin yapısı bakımından bu tesis için uygun olamayacağını ve örneğinin de Brezilya’nın Brazil kentinde yaşandığından bahsedip tesisin çökmesiyle kentin dışına akması gereken atık suların kentin içine aktığını belirtiyor. Yani sizin anlayacağınız teknik olarak da pek mümkün gözükmüyor.

78576576756767

Planın iptal edilmesi için harekete geçtiniz. Neler yapıyorsunuz, ne aşamadasınız?

Planı tesadüfen öğrendiğimiz Mayıs ayından beri her tür itirazımızı dilekçelerle ilgili makamlara bildirdik, fakat bir netice alamadık. İyi niyetlerle yaptığımız tüm girişimler geri çevrildi ve idari yola başvurmamız gerektiği bildirildi. Şimdi bizler bir araya gelerek toplu olarak bu konunun tekrar incelenmesi için dava yoluna gidiyoruz. Bizim daima yanımızda olan Ziraat Mühendisleri Odası da alanda teknik incelemelerde bulunup geniş kapsamlı bir etüt raporu hazırladılar ve itirazlarını Tarım Bakanlığı’na yaptılar. Ayrıca kentimizde son kalan tarım topraklarına sahip çıkabilmek için doğa dernekleri, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla da işbirliği içindeyiz.

Söz konusu tarım alanlarını ‘uluslararası bir atölye’ haline getirme arzunuz var. Bunun örnekleri var mı, biraz bundan bahseder misiniz?

Evet, bir ziraatçı olarak kent insanına kazandırmayı arzu ettiğim bir proje bu. Bakın bu alan Sarıyer’e 12, Taksim’e 25 km uzaklıkta ve hala kirlenmemiş bir tarım alanı. Üreticisiyle, tesisleri ve alt yapısıyla zaten hazır. Bir yanında Boğaziçi Üniversitesi, diğer yanında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kampüsleri bulunuyor. Önünde ise Karadeniz’e açılan müthiş bir kumsalı var. Alanda hem sera hem açık alan üretim, hayvancılık, süs bitkisi yetiştiriciliği, meyvecilik ve at yetiştiriciliği var… Şimdi böyle konumlanmış ve her tür üretimin olduğu bir yer benim bildiğim kadarıyla dünyada örneği olmayan bir yer. Uluslararası ölçekte burayı kentli insana kaliteli ve doğru beslenme hakkı için bilgilendirme alanı yapmak istiyorum. Her türlü atölye, araştırma ve uygulamayı yerinde görüp, hissedip bir nebze de olsa toprakla haşır neşir olma imkanını sağlamayı, bizim çocuklarımıza vermekle yükümlü olduğumuz bir görev diye düşünüyorum. Aslında karşı karşıya olduğumuz soru açık: Bu alanı yok mu edelim, yoksa dünyaya örnek olacak şekilde şehrin içerisinde bir tarım atölyesi haline mi getirelim?

BUNU DA OKU:  Organik tarım yapan komünist başkan, belediyeyi yine kâra geçirdi

7868678678786678

Peki Gümüşdere’nin coğrafi konumuna bakarsak Kuzey Marmara Otoyolu’nun da işaret ettiği ‘yeni İstanbul’dan payını bu şekilde aldığını söylemek mümkün mü?

Bu çok yerinde bir tespit olur. Şu anda Kuzey Marmara Otoyolu, Gümüşdere sırtlarındaki ormanlık alanın içinden geçerek ilerliyor ve yaşayan hayvanların çoğu bizim tarım alanlarımıza kaçıyor. Bu bölge Temmuz ayında belli oranda yapılaşmaya açıldı, fakat hala böyle bir tesise ihtiyaç duyulmayan bir bölge. Şunu da belirtmeliyim ki yeşil alanlarımız son hızla yok edilirken elimizde son kalan tarım alanlarının da yok edilmesi, kentlinin yaşam hakkının da elinden alınması anlamına geliyor. Tarım Bakanlığı’nın arazileri birleştirme ve de ‘tarım alanları üzerine yapılaşma yapılmayacak’ kamu spotları dönerken böyle bir tesisin bu alan üzerine düşünülmüş olmasının mantığını anlamak da ayrıca güç.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji
Avrupa’nın eko-kenti Hamburg

Avrupa'nın eko-kenti Hamburg'a detaylı bir bakış.

Kapat