Manisa Köprübaşı’ndaki nükleer kirlilik tehlikesinden ne anlamalıyız?

Evrensel Gazetesi’nin bugün yaptığı Manisa’da normalin 140 katı kadar nükleer kirlilik olduğu haberi binlerce insanın paniklemesine yol açtı fakat ne yazık ki kirlilik de tehlike de yayınlanan rapor da yeni değil. Köprübaşı’ndaki tesis 30 yılı aşkın süredir başıboş duruyor.

Manisa Köprübaşı’ndaki nükleer kirlilik tehlikesinden ne anlamalıyız?

– Köprübaşı (Manisa-Salihli yöresi) bu toprakların en büyük uranyum yataklarından birine ev sahipliği yapıyor.

– 1960’lı yılların başında bölgede ölçümler yapılmaya başlıyor, sonuçlar buradaki uranyumun işlenebilir olduğunu gösteriyor.

-1970 yılında bölgeye Etibank tarafından bir tesis yapılıyor ve MTA (Maden Tetkik Arama) tarafından 1982 yılına kadar işletiliyor.

– Bu yıllar arasında tesiste %60-70 uranyum barındıran ve sarı pasta olarak bilinen nükleer madde üretiliyor. Üretilen bu maddenin nereye gönderildiği ya da satıldığı ise hâlâ muamma.

-10 yıllık işletmenin ardından tesis kapanıyor ve terk ediliyor, bu tarihten sonra bölgede kontrol ve iyileştirme çalışmaları yapılmıyor, ya da eksik yapılıyor.

– Tesis etrafı çevrilmeden, güvenlik önlemleri alınmadan terk ediliyor ve yapılması şart olan düzenli nükleer kirlilik ölçümleri ihmal ediliyor.

– Başı boş geçen 25 yılın ardından yapılan ölçümlerde bölgede Çernobil’dekinden bile daha yüksek oranda nükleer kirlilik olduğu saptanıyor.

-WHO, EU ve USEPA gibi örgütlerin belirlediği maksimum kirlilik değerlerinin on katına ulaşan nükleer kirlilik biliminsanları tarafından defalarca rapor edilmesine karşın önlem alınmıyor ve bu atıklar toprağa, derelere ve yer altı sularına karışmaya devam ediyor.

Köprübaşı mevkiinde yapılan toprak, bitki ve kuyu suyu analizleri, bölgede nükleer kirliliğin korkutucu değerlere ulaştığını gösteriyor. Bölgedeki ‘neojen yaşlı’ uranyum yatakları kumtaşı ve çakıltaşları biçiminde görülüyor.

Bu kumtaşı ve çakıltaşları, bölgedeki nispeten küçük derelerce taşınarak toprağa ve suya karışıyor, alüvyon yaratarak dere yatakları ve tarımsal ekim alanları oluşturuyor.

BUNU DA OKU:  "Nükleer enerji çözüm değil"

Dahası akış yönüne de bakılırsa bu derelerin çok büyük bir kısmı Gediz nehrine dökülerek Ege Bölgesi’nin temel su ihtiyacını karşılayan Demirköprü Barajı’na dökülüyor, yani birebir içme sularına ve Ege Denizi’ne karışıyor. Kumtaşı ve çakıltaşları Köprübaşı’ndan Ege Denizi’ne kadar 150-200 km’lik yol kat ediyor ve bu yolda da sayısız köyün içme suyu kuyuları ile tarım alanlarına ulaşıyor.

Ne yapılmalı?

– 30 yılı aşkın süredir doğayı ve insan sağlığını tehdit eden tesisin ve bölgenin acilen nükleer kirlilik haritası çıkartılmalı ve tehlikeli alan kapatılmalı.

– Fukuşima’da yapıldığı gibi bölgedeki kontamine olmuş (kirlenmiş) toprak kaldırılmalı ve uranyum düzeyi toprak ve sularda sıfıra düşene kadar rehabilite çalışmaları yapılmalı.

– Su toprak altında çok hızlı ve çok yönlü ilerlediğinden çevre bölgelerdeki yer altı suları da incelenip uranyum seviyeleri sıfıra düşürülmeli.

Biz ne yapıyoruz?

manisa2

Kaynaklar:

http://www.evrensel.net/haber/76784/manisadaki-nukleer-skandal-raporlanmis.html#.Ut5PEvuxXIU

http://www.mta.gov.tr/v2.0/bolgeler/izmir/index.php?id=mta_projeleri_projeler

http://www.evrensel.net/haber/76621/manisada-nukleer-skandal.html#.Ut5Vk_uxXIU

www.ttb.org.tr/kutuphane/cernobil_06.pdf

 

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Deniz Aytekin

Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okudu. Çevre, edebiyat ve felsefe alanlarında yazarlık, çevirmenlik ve editörlük yapıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Ekoloji, Yenilenebilir Enerji
Afrika’nın meleği: Wangari Maathai

Dünyaya milyonlarca ağaç dikilmesine ön ayak olan Maathai'nin hikayesi.

Kapat