Bir annenin seslenişi: “Çocuğuma şeker vermeyin”

Sevgili komşum, bakkal amca, arkadaşlarım, ailem ve aklıma gelmeyen nice “şeker verenler”, size kısaca açıklamaya çalışacağım durumumu.

Genelde oğlumu gördüklerinde onu çok sevimli bulanların yaptığı şeyi size söylememe gerek var mı bilmiyorum çünkü ya bir ebeveyn olarak ya sık sık sizin de başınıza geliyordur veya gözlemliyorsunuzdur ve hatta, bu artık bir “gelenek” halini almıştır toplum içinde. Çocuklara şeker vermek… Tüylerim diken diken oluyor işte bunu yaptıklarında birileri… Neden şeker vermek? Elmanın suyu mu çıktı? O şeker nasıl yapılıyor gerçekten biliyor musunuz? Benim oğlum havuç verdiğinde de bayılarak yiyor, ona havuç da verebilirsiniz, neden katkı maddeleri, gıda boyaları, adını telaffuzu edemediğim bir sürü maddeyle doldurmak istiyorsunuz çocuğumu?

sekeri-birak-abi

Sesimi duyun lütfen, artık bebeklerde şeker hastalığı, obezite ve kanser görülürken bana dönüp de ne olur, “Biz de böyle şekerlerle büyüdük, ne olacak ki canııım?” demeyin, beni arıza anne kıvamına sokmayın. Ve hatta, gözümün önünde kendi çocuğunuza da o şekerlerden vermeyin. Ha bir de üstüne, “bak bizimki nasıl da yiyor” demeyin, önünüze istatistik döktürmeyin. Çocuğuma her uzatılan şekerin üzerine atlamaktan ve “hayır, çok teşekkürler ama biz şeker yemiyoruz” demekten yoruldum, utanır oldum ama kimse yaptığı kötülüğün farkında değil. İyi bir şey yaptıklarını düşünüyorlar. Yapmayın, ne olur şeker vermeyin. Bilmiyorsanız çok kısa zararlarını listeleyeyim yine de;

  • Fazla şeker tüketmek kan şekerini çok çabuk artırıyor ve pankreas aşırı insülin salgılıyor. Buna “metabolik sendrom” deniyor. İnsülin, şekeri regüle ettikten sonra fazlasını yağ olarak depoluyor. Kan şekerindeki ani düşüşse sürekli acıkma hissine ve yemeye yol açıyor.
  • Diş çürümesi başta olmak üzere, obezite, diyabet, kalp ve dolaşım hastalıkları, böbrek taşları, kanser, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, kronik yorgunluk sendromu ve kemik erimesine neden oluyor.
  • Kan dolaşımıyla vücudun her tarafına taşınan şeker özellikle de göbek, kalçalar, göğüsler ve bacağın üst kısmında toplanıyor. Bu bölgeler de dolduğunda, yağ asitleri kalp ve böbrek gibi aktif organlara dağılıyor. Bu organlar gittikçe yavaşlıyor ve sonuçta dokuları bozularak yağa dönüşüyor.
  • Bağışıklık sistemi zayıflıyor. Vücut soğuk, sıcak veya mikroplara karşı koyamıyor.
BUNU DA OKU:  Karaburun yıkılıyor!

baklava1

Şekerle ilgili çok önemli başka bir tehlike daha var. Genetiğiyle oynanmış mısırdan “mısır şekeri” üretiliyor. “Nişasta bazlı sıvı şeker” de denilen bu “oynanmış” şeker, çikolata, gofret, gazlı içecek, baklava, mısır gevreği gibi endüstriyel gıdalarda en çok kullanılan şeker türü. Doğal halinde değil, insan eliyle “oynanmış” genlere sahip yiyecekler yediğimizde, bizim vücudumuzda da genlerimizi ilgilendiren değişiklikler olabileceğinden korkuyor bilim adamları. Günümüzde yaygınlaşan besin alerjileri, kanser gibi rahatsızlıkların nedenlerinden biri olduğu düşünülüyor.

Ayrıca bambaşka bir mecrada bir haber okuyorum; “Tip 2 Diyabet pankreas organının bir tükenme hastalığıdır. Geçmişte bu hastalık yaşlılarda görülürdü. Ama artık aşırı şeker tüketimine bağlı olarak 12 yaşındaki çocuklarda bile şeker hastalığı oluşuyor. Oysa sağlıklı beslenmenin temel taşlarından biri şekere hiç yer vermemektir…

Şeker tamamen bir damak alışkanlığıdır, ben oğlumu bu alışkanlıktan elimden geldiğince uzak tutacağım. Tatlı sevmiyor mu, elbette seviyor ama ben ona meyve ve sebze veriyorum. Onunla da mutlu oluyor.

Buradan sesleniyorum, şeker çocukları mutlu değil, hasta eder. O yüzden lütfen onlara şeker vermeyin.

 

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Nil Kayarlar Sarrafoğlu

1969 yılında doğdum. Aklım başıma geldiğinde ailemden sonra ilk doğayı sevdim. Taşı toprağı, çiçeği ve hatta böceği... Okudum, çalıştım ve büyük şehirlerde yaşadım. Dünya üzerinde doğanın en uzak yerlerine de gittiğim ve kaldığım zamanlar oldu, işte o zamanlarda kendimi çok iyi hissettim,. Döndüm dolaştım şimdi yine şehirdeyim. Bu sefer 4 yaşında bir oğlum var, onu doğanın içinde büyütmeye çalışıyorum, hafta sonları kaçıyoruz şehirden küçük köyümüze. Mutluyuz böyle şimdilik. Anne olduktan sonra dünyayı kurtarmak için ille de büyük kahraman olmak gerekmediğini anladım, anne olmak yetiyormuş! Atık yönetimi, enerji tasarrufu ve sağlıklı beslenme gibi konulara önem veriyoruz evimizde. Payımıza düşeni ve mümkünse daha fazlasını yapmaya gönüllüyüz ailece de. Yeşilist kanalı ile sesimi duyurabildiğim için mutluyum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Beslenme, Çocuk ve Bebek, Genel
“Anne, depremde ölecek miyiz?”

Deprem konusunda bilgilenin.

Kapat