Sarı sünger mi, kabak lifi mi doğa dostu?
Yarışı Kim, Neden Kazanır?
İnsanlık tarihinde sanki “Haydi doğayı zorlayalım; bunun için ne yapabiliriz? Ona gücümüzü nasıl ispat edebiliriz?” der gibi gereksiz bir sürü keşif ve eşya var. Hal böyle olunca ve reklamlar da bize satın almamız için gerekli her türlü etkiyi sununca, bir bakıyoruz pek çok şeyi aslında hiç de ihtiyacımız olmadığı halde satın almışız.
Yeni dünyayla beraber gelen yeni ekonomik sistem ise bize adımlarımızı sağlığımızı gözeterek ve doğaya katkıda bulunarak atmamızı söylüyor. Bununla beraber pazarlamanın dinamikleri de değişiyor ve artık ruhu olan markalar dünyayı yönetiyor.
Zaman sorgulama, anlama ve hissetme zamanı…
Biraz araştırdığımızda kullandığımız hemen her şeyin doğayla uyumlu bir alternatifi olabileceğini görüyoruz ve keşfediyoruz bu yeni dünyada. Evet, doğa sanki baştan planlamış da haberimiz yokmuş gibi keşfediyoruz ve anlıyoruz; o aslında bize her şeyi veriyormuş.
Bu düşünüp sorgulamadan satın aldığımız araçlara pek çok örnek sayabiliriz tabii ama; örneğin sarı bulaşık süngerlerini düşünelim.
Bu süngerler temelde insan sağlığına son derece zararlı ve kanserojen maddeler olan polyester, naylon gibi plastik türevlerinden üretiliyor. Doğada yüzyıllarca ve hatta sonsuza kadar kalabiliyor ve geri dönüştürülemiyorlar.
Kullanım sırasında parçalanarak mikroplastiklere (5mmden küçük plastikler) ve nanoplastiklere (1 mikrondan küçük plastikler) dönüşüyorlar. Lavabomuzdan suyla beraber akan bu küçük plastik parçaları önce kanalizasyonlara, oradan nehirlere, oradan da denizlere ve okyanuslara karışıyorlar.
Greenpeace istatistiklerine göre Türkiye’de incelenen balıkların %44’ünün midesinde plastik bulundu. Bu da kullandığımız tüm bu plastiklerin gıda zincirimize karıştığı anlamına geliyor. Bilim insanları her hafta bir kredi kartı büyüklüğünde plastik yuttuğumuzu ifade ediyorlar.
Okyanuslardaki tüm plastikler gibi sarı süngerler de deniz canlılarının yaşamlarını tehdit ediyor. Onlar tarafından yutuluyor ve ölümlerine neden oluyor. Her yıl 1 milyon kuş ve 100 bin deniz canlısı plastik atıklar nedeniyle hayatını kaybediyor.
Türkiye’deki 19 milyon hanenin her ay iki adet tükettiğini düşünecek olursak, sadece ülkemizde yılda 456 milyon plastik süngeri denizlerimize gönderdiğimizi söyleyebiliriz. (Paketlemede kullandıkları naylonları saymıyorum.)
Yaşam boyu aslında ne kadar plastiği doğaya gönderdiğimizi bir düşünün!
Acaba bu araca gerçekten bu kadar gereksinimimiz var mı? Doğayla uyumlu, sağlıklı ve kolay alternatifleri varken, bu eşyayı satın almak için neden sürekli değerli vaktimizi ve nakdimizi harcıyoruz?
İşte bu nedenlerle sarı süngere kullanışlı ve pratik bir alternatif olarak size kabak lifini önermek istiyorum. Bu lif bir bitki olduğu için doğadan gelip yine doğaya dönüyor. İnsan sağlığını gözetiyor, çevreye zarar vermiyor, doğada gübreleşiyor ve dolayısıyla hayvanların yaşam hakkına saygılı.
Hatırlıyorum da seneler önce kullanmaya başladığımda biraz çekimserdim; alışkın olduğumdan bambaşka bir deneyim yaşayacaktım sonuçta. İlk elime aldığımda sert olan lif suya girince yumuşadı; bulaşıkları zarar vermeden ve gayet iyi temizledi. Alışkanlığımı değiştirerek bir şeylere katkıda bulunduğumu, ‘iyi’ bir şeyin parçası olduğumu hissettiğim için mutluyum. Plastik yerine, doğal bir şeye dokunmanın hazzı da bambaşka tabii.
Siz de yeni bir deneyime şans vermek isterseniz diye, kabak lifini satın alabileceğiniz ve hikayesini okuyabileceğiniz linki buraya bırakıyorum. (Balkonunuzda ya da bahçenizde kendiniz de yetiştirebilirsiniz tabii.) Ürünün ülkemizde yetişen kabak liflerinden elde edildiğini eklemek isterim. Banyoda plastik süngerleri kullanıyorsanız, beden ve yüz temizliği için sağlıklı bir alternatif olarak da tercih edebilirsiniz.
Yetiştirilmesi için suya ihtiyaç duyan bu bitkiyi lütfen ömrü gerçekten tükenene kadar kullanın. Doğadaki tüm kaynaklar gibi kabak lifi de çok kıymetli…
Zaman sorgulama, anlama, keşfetme ve deneyimleme zamanı…
Yorumlar kapatıldı.