Uçsuz bucaksız bir sanat anlayışı: Halka Sanat

Halka Sanat Projesi, 2011 yılında, Yeditepe Üniversitesi’nde, aynı dünya görüşünü paylaşan iki akademisyenin Moda’da başlattığı bir sanat girişimi. Bu kâr amacı gütmeyen, hiçbir kurumsal sponsorluğa dayanmayan ve amatör ruhlu kuruluşa isteyen herkes üye olabilir, sayısız atölyelerde yer alabilir ve hiçbir ücret ödemeden sürdürülebilir yaşamla ilgili belgeseller izleyebilir; permakültür, anne-çocuk ilişkileri, yoga, ekoloji, tasarım, sinema akımları vb. konular hakkında bilgi edinebilir.

Halka Sanat Projesi’nin kitapçığında da belirtildiği gibi, dört ayrı kategoriye ayrılan faaliyetler bulunmakta:
• Sanatçılar, yazarlar, sanat galerisi müdürleri ve araştırmacılar için uluslararası ihtisas
• Genç yerli sanatçılara ve uluslararası işbirliğine ağırlık veren bağımsız sergiler
• Eğitici programlar ve kültürel toplantılar
• 2012’den beri faaliyet veren tasarım markası “kabine nadire”

Halka Sanat Projesi’ni İstanbul’daki diğer sanat projelerinden ayıran nedir?
Sezgi: Halka Sanat Projesi’nin farkı birden çok akademik disiplini barındıran atmosferidir. Başta bir sanatçı ihtisas programı olarak Yoğurtçu Park, Kadıköy’deki evimizde başlayan projeye katılım daha çok yabancılardan oldu. Eskiden bir sürü uluslararası sanatçı ihtisas programı dernekleriyle birlikte çalışıyorduk; Avrupa, Kolombiya, Tayland ve Venezuela’dan ve hatta Güney Afrika’dan yaklaşık 40 sanatçıya ev sahipliği yaptık. Projenin bir sanat girişimi olarak ortaya konmasındaki amaç ise bir çember yaratıp bu çember etrafındaki ortak duygulara olabildiğince fazla değer verebilmek için her birime eşit önem vermekti. Orijinalliği üzerine düşünürken birçok akademik disiplini barındırabilecek şekilde hareket etmeye karar verdik. Bunu yaparken de kendimizi ticari sanat galericiliği anlayışından tamamen arındırıp genç sanatçıların önünü açtık. Örneğin, ticari sanat galerinde gereken ilgiyi toplayamayan sanatçılar gelip bizim galerimizi doldurdular ve kendilerini projemiz sayesinde ifade etme şansını yakaladılar.

İpek: İşimizi rekabet üzerine kurmuyoruz. Tek yaptığımızı dünya görüşümüze uyan ve en çok sevdiğimiz fikirleri bir çatı altında toplamak. Eğer dışarda bizim gibi düşünen bireyler, gruplar ya da kuruluşlar varsa bu harika bir tesadüf olur.

BUNU DA OKU:  Kedi evleri yapmak için Kadıköy'de buluşuyoruz!

Halka Sanat Girişimi Yoğurtçu Park’ta başlayan kâr amacı gütmeyen küçük bir kuruluştu, ama adından da anlaşıldığı üzere kısa sürede büyüdü. Yoğurtçu Park’tayken yaptığınız temel faaliyetler nelerdi?
Sezgi: O zamanlarda salonumuzda sanat tarihi dersleri verirdik ve sanatçıları da arka odalarda ağırlardık. Tam anlamıyla deneysel bir projeydi, ama sonralarda sıkıntılar yaşamaya başladık ve yürümedi. Açmak gerekirse, bir gün toplantımızda bizle beraber 100 ila 150 kişi katıldı. Sonralarda komşularla olan ilişkimiz kötüye gitmeye başladı. Bu sırada Kadıköy’de bir caddede eski bir ev bulduk. Yoğurtçu Park’taki dairemizi sanatçıları ağırlamak için kullanırken bulduğumuz eski eviyse yeni gelenler için sergiye açmaya karar verdik.

İpek: Müstakil bir evdi fakat bazı zamanlar çok gürültülü ve kalabalık oluyordu. Şimdilerde onu hem sanatçılara kalacak yer, hem de sergi alanı olarak tahsis ediyoruz. Sonra sanat eserlerini sergiliyoruz, atölyeler düzenliyoruz ve sanatçıların dersler vermesine izin veriyoruz.

Halka Sanat Projesini ayrıcalıklı kılan özelliğin birçok sanat disiplinini atmosferinde barındırması olduğunu ifade etmiştiniz. Bunu biraz açar mısınız?
İpek: İlk adımımızı gün içinde hepimizin yapmak istediği düzenli sosyal faaliyetlerle attık. Bahçıvanlığı, dikiş dikmeyi ve kendi ürünlerimizi yetiştirmeyi çok seviyoruz. Örneğin, Sezgi’nin daha yeni bir bebeği oldu, dolayısıyla o da anne-çocuk konularıyla ilgilenmeye başladı. Sonuç olarak biz de bir anne-çocuk-oyun danışma grubu kurduk. Bu grup içinde küçük toplantılarımız oluyor. Ayrıca yoga grubu ve sinema atölyeleri kurduk. Sinema atölyeleri her zaman insanların ilgisini çekmiştir; biz de bu yüzden sinemayla ilgili birkaç konu açıp, bunlarla ilgili tartışmayı ve onlar üzerine yorumlar geliştirmeyi amaçladık. Bahar boyunca süren “Sinemada Alternatif Topluluklar ve Akımlar” seminerlerini başlattık.

Sezgi: Ayrıca permakültür atölyelerimizi de geliştirdik. İstanbul Permakültür Kolektifini iki arkadaşımız yürütüyor. Permakültür Kolektifinin üzerinde durduğu temel kavramlar ise şöyle: sürdürebilir yaşam, ekolojik çiftçilik, beslenme, temiz besinler, çevre, insanlık vb. Bunun yanında Permakültür Kolektifi üyeleri aynı zamanda bir dizi ders vererek permakültüre ilgi duyan insanları da bilgilendiriyorlar. Biz de bu topluluğu permakültür atölyeleri düzenleyerek galerimizde bir araya getirdik. Böylece galerimiz sadece plastik sanatları barındıran bir galeri olmaktan çıktı; burada sanat adına yemek de yapıyoruz, yemeklerimizi yerken eğleniyoruz ve film izlerken fikirlerimizi paylaşıyoruz. Sanatçılara sadece eserlerini sergileyebilecekleri alanlar sağlamanın yanında fikirlerini tartışmaya açabileceği ortamlar da sunuyoruz. Halka Sanat Projesi bünyesinde fotoğrafçılığı, film yapımcılığını, plastik sanatları, gösteri sanatlarını ve hatta permakültür atölyelerinde bir sanat alanı olarak yapılan bahçıvanlığı da barındırarak, çok disiplinli bir proje olma unvanını layıkıyla hak ediyor.

BUNU DA OKU:  İnsanlığın doğaya etkilerini gerçeküstü eserleri ile betimleyen Josh Keyes ile tanışın

Son olarak, proje tanıtım kitapçığınızda “kabine nadire” adında bir tasarım markası gözümüze ilişti. Ne anlama geliyor?
Sezgi: “Kabine nadire” 2012’de başlattığımız ayrı bir kolektifti aslında, sonra 2013 Ağustos’unda Halka Sanat Projesi’ne onu da dâhil ettik. “Kabine nadire” bir tasarım kolu ve marka olarak işliyor. Bu markayı düşünürken on beşinci ve on altıncı yüzyılların aristokrasinin “merak odalarından” esinlendik. Bu odalara girdiğinizde, dünyanın dört bir yanından toplanmış türlü türlü nesne karşınıza çıkıyor. Bizim “merak odamız” ise her birinin içi bir sanatçı ya da tasarımcının sanat eserleriyle, geri dönüştürülmüş eski parçalarla, sanatçıların kitaplarıyla, eskiz defterleriyle, tuhaflıklarla, el yapımı süslerle ve oyuncaklarla doldurulmuş bavullardan oluşuyor. Biz de, birine kesip biçerek ve dikiş yaparak kendi ürününü yaratmasına olanak sağladığı için tasarım ağırlıklı marka diyoruz.

İpek: Diğer bir deyişle, Halka Sanat Projesi’nin geniş bünyesinin de gösterdiği üzere tasarım markamız da kendi başına başka bir oluşumdur. Bundan dolayı da—bizim de galeriye eklediğimiz bütün bu dallarla birlikte—Halka Sanat Galerisi sanat galerisi dendiğinde akla gelenin dışında bir oluşumdur.

Çeviri: Özümcan Akın

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla İyi haberler, Kent, Sanat ve Tasarım, Topluluklar
Harekete geç: Plan B

Başka bir enerji politikası mümkün.

Kapat