Üçüncü havalimanının beraberinde gelen 7 felaket

10 Şubat 2014 tarihinden itibaren basında yer alan haberlerden, İstanbul 4. İdare Mahkemesinin İstanbul’a 3. havalimani için hazırlanmış ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) Raporunun olumlu kararına karşı yürütmeyi durdurma kararı aldığını öğrendik. Mahkeme, alanda yeniden yapılacak keşif ve hazırlanacak bilirkişi raporunun incelenmesinden sonra, aldığı kararı tekrar değerlendirecek. Buna karşılık, hükümet yetkilileri ve ilgililerden bu kararın 3. havalimanı inşaatını durdurmayacağı açıklaması ve hatta bu amaçla mevcut mevzuatta değişiklik yapma girişimleri olduğunu da duyduk.

Mahkeme kararı, başta biz İstanbul’da yaşayanlar olmak üzere, herkese İstanbul’un kuzeyindeki son yeşil alanların insan, çevre ve şehir sağlığı açısından ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı ve umutlandırdı. Uzmanlar ve bilim adamları uzun bir süredir 3. havalimanı, 3. köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu inşaatlarının insan ve doğal çevre için tehlikeler ve riskler yaratacağı uyarılarında bulunuyorlar; bu durumda karar vericilerin yapması gereken, bu inşaatları aceleye getirmemek, bilimsel araştırmalara ve verilere göre yeniden değerlendirmektir.

İstanbul özellikle son yıllarda plansız ve kontrolsüz genişleme, aşırı nüfus ve trafik, yeşil alanların ve su kaynaklarının azalması gibi pek çok önemli sorunla karşı karşıya bulunuyor. Şehrin olması gereken çevre koruma hedefleri ile mevcut ekonomik gelişme hedeflerinin birbiriyle çelişmesini endişe ile izliyoruz.

Dünyanın her yerinde iklim değişikliği kaçınılamaz bir tehdit olarak insanoğlunun tepesinde dururken; Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkeler sera etkisi yaratan endüstriyel gazların azaltılması için hedefler koyar ve uygulamalar yaparken; bir dünya kenti olduğunu iddia ettiğimiz İstanbul’da çözüm bulunamayan çevre sorunlarını kat kat artıracak devasa projeler uygulamaya konuyor.

Bu nedenlerle, mahkemenin istediği Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu çok önemlidir. Çünkü karar vericiler 3. havalimanı, 3.köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu projelerinin ekolojik bedellerini sorgulamıyor. Bu projelerin başlatılmasıyla, İstanbul’un kuzeyindeki kayın-meşe-gürgen ormanları, yeşil vadiler, meralar, fundalıklar, göller, akarsular, yeraltı suları ve kıyı kumulları geri dönülmez bir şekilde zarar görecek. Maalesef, bu zararların bedellerini hepimiz maddi ve manevi olarak ödeyeceğiz ve aşağıda bazılarını sıraladığımız sonuçlarına hep birlikte katlanmak zorunda kalacağız:

BUNU DA OKU:  Eko-gönüllülük: Çevreye gönül vermek

1. İstanbul’un kuzeyinde kalan son doğal alanlar tahrip edilecek: Ormanlar başta olmak üzere, yeşil alanların azalması sonucu, havaya daha fazla kirletici karışır ve bununla bağlantılı aşırı sıcaklık, kuraklık, aşırı yağış ve sel olayları artar. Bitki örtüsünün olduğu yerlerde daha temiz ve serin bir hava hakim olur (bitki örtüsü havadaki toz ve diğer kirleticileri emer). İklim değişikliği etkilerinin, Türkiye gibi ılıman iklim kuşağında yer alan ükelerde ve şehirlerde daha hızlı ve fazla hissedileceği biliniyor. Bu konuda alınması gereken önlemlerin başında, şehrin doğal yaşam alanları ve su kaynaklarının korunması geliyor.

2. Su kaynakları zarar görecek ve kirlenecek: Su, toplum sağlığının en önemli yapı taşlarından sayılır. İstanbul’un kuzeyindeki Terkos Gölü ve çevresindeki sulak alanlar (akarsu, göl gibi yerüstü ve yeraltı suları) şehrin en büyük su kaynakları arasında yer alır. Ayrıca, Terkos Gölü ve çevresi Türkiye’nin en zengin sucul bitki örtüsüne ve subasar dişbudak ormanlarına evsahipliği yapar. Bütün bu özellikleriyleTerkos Gölü ve İstanbul’un tüm su kaynakları yerinde korunmalıdır.

3. Hava kirliliği artacak: Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinin başında yakıt tüketimi ve en önemli kaynakları arasında da havalimanları, köprüler ve otoyollar gelir. Örneğin, havayı kirleten zehirli gazlardan azot oksitler, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yanması sonucu ortaya çıkar, atmosfere karışarak asit yağmurları ve küresel ısınmaya neden olur. Avrupa’da yapılan bir araştırmaya göre, atmosfere salınan azot oksitlerin %40’dan fazlası yalnızca karayolu trafiğinden kaynaklanmaktadır. Türkiye’de bu oranın çok daha fazla olduğu ve bu gidişle daha da artacağı rahatlıkla söylenebilir.

4. Sera etkisi yaratan zehirli gazlar artacak: İklim değişikliğine neden olan karbon, sülfür ve azot gazlarının havaya karışması, başta insan olmak üzere doğal çevreyi olumsuz etkiler. Üstelik, bu tür zehirli gazların güneşli ve sıcak havalarda yeni kimyasal bileşenlere dönüşmesi ile ozon oluşumu artar (güneş ışığı ve ısı, ozon oluşumunu kolaylaştırır). Ozon, endüstrinin geliştiği ülkelerdeki en önemli kirleticilerin ve insan sağlığı ve ekosistemlere en zehirli gazların başında gelir. İstanbul’da bir taraftan devasa projeler desteklenirken, diğer taraftan bu projelerle körüklenecek zehirli gazlara (ve iklim değişikliğine) karşı herhangi bir önlem alınmamaktadır.

BUNU DA OKU:  22 Aralık'ta hava nasıl olacak?

5. Elektromanyetik kirlilik artacak: Elektromanyetik alanlara maruz kalmak artık şehirlerdeki modern yaşamın kaçınılmaz bir gerçeği. Şehrin merkezinden kaçarak doğal alanlara sığınmakla yüksek seviyelerde elektromanyetik akımlardan ya da radyasyondan uzaklaşmak mümkün. Ancak, İstanbul’un kuzeyine haavalimanı, köprü ve otoyolun gelmesi ile yeşil alanlar azalacak ve elektromanyetik kirlilik artacaktır.

6. Toprak kirliliği artacak: İstanbul gibi, plansız büyüyen ve endüstrileşen bir şehirde toprakların da hızla kirlenmesi kaçınılmaz. Endüstriyel tesislerden ağır metaller, kimyasal atıklar ve şehrin diğer her türlü atığı toprakta (ayrıca deniz, nehir, göl gibi su kaynaklarında) birikmektedir. Hızlı yapılaşma ve yeni yatırımlarla toprakların kirlenmesi de hızla artmaya devam edecektir.

7. Gürültü kirliliği artacak: İnsan sağlığını hem fizyolojik ve hem de psikolojik açıdan en olumsuz etkileyen etmenlerin başında, gürültü gelir. Havalimanı ve karayolu trafiğinin en önemli gürültü kaynakları olduğu düşünülürse, 3. havalimanı, 3. köprü ve Kuzey Marmara Otoyolunun gerek insan ve gerekse yaban hayatını ne kadar rahatsız edeceği de tahmin edilebilir.

Avrupa Birliği (AB) üyeliğine aday olan Türkiye’nin, AB mevzuatına uygun mevzuat geliştirmekle yükümlü olduğunu biliyoruz. Aynı şekilde, Türkiye’nin Avrupa Birliği çevre koruma mevzuatına (Su Çerçeve Yönergesi, Hava Kalitesi Yönergesi, Habitat ve Kuş Yönergesi, Atık Çerçeve Yönergesi vb.) uyum sağlamak zorunda olduğunu da biliyoruz.

Avrupa Birliği çevre koruma mevzuatında esas olarak biyolojik çeşitliliğin korunması, iklim değişikliği, şehirleşme, ziraai faaliyetler, enerji, su, teknolojik yatırımlar gibi konularda doğal alanların ve ekosistem döngüsünün korunması ve sürdürülebilirlik prensibi temel alınmıştır. Birliğinin bütün kısa ve uzun vadeli planlarında “yeşil” en önemli kriter olarak yer almaktadır. Doğaya ve doğal kaynaklara zarar vermeyen anlamında kullanılan “yeşil” kavramı, artık Birliğin tüm siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel politikalarının merkezine yerleşmiştir : Yeşil Ekonomi, Yeşil Şehir, Yeşil Altyapı, Yeşil Konut, Yeşil Ofis, Yeşil Ulaşım, Yeşil Enerji vb.

BUNU DA OKU:  İzmir'den emsal karar: Orman ve zeytinliklerin yakınındaki enerji santrali projesi durduruldu

Bu vesileyle, merkezi ve yerel yöneticilerimize İstanbul başta olmak üzere, tüm Türkiye’de de artık “gelişme” ile “yeşile (doğaya) zarar vermeyen bir yaklaşımın” entegre edilmesi gerektiğini hatırlatıyoruz. İstanbul’un kuzeyindeki yeşil alanların yok olmaması amacıyla 3. havalimanı, 3. köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu projeleri için uzmanlar ve bilim adamları ile işbirliğinde bilimsel araştırmalara dayanan Çevresel Etki Değerlendirme çalışmalarının yapılmasını ve bu projelerden vazgeçilmesini umutla bekliyoruz.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Gündem, Kent, Yeşil alanlar
İstanbul’da su bitecek mi?

Güneşli geçen kış günleri bir yandan hoşumuza gitse de yazın susuz kalacağımızı, anormal sıcaklar yaşayacağımızı ve bu günlerin faturasının bize...

Kapat