Uygar Özesmi ile konuştuk:

Ülkenin yeni online platformu change.org, Maslak 1453 projemizi bu platform üzerinden yürütme kararı aldığımız günden beri radarımızda. Change.org üzerinden başlatılıp başarıya ulaşan kampanya haberlerini sıkça duymaya başlayınc Change.org Doğu Avrupa ve Batı Asya Direktörü Dr. Uygar Özesmi ile görüşmek farz oldu.

Röportaj: Deniz Aytekin

Change.org nedir, ve nereden yola çıkarak kurulmuştur biraz anlatır mısın?

Change.org dünyanın en büyük imza kampanyası platformu. İmza kampanyalarının twitter’ı veya youtube’u diyebilirsiniz. İsteyen herkesin -kim olursan ol, nerede olursan ol– arzu ettiği geleceği hayata geçirmesi için bir araç sağlıyor. Hiç kimsenin değişim yaratmak için kendini güçsüz hissetmediği, değişimin günlük hayatın bir parçası olduğu bir dünya için yola çıkmış Change.org.

2007 yılında Stanford Üniversitesi öğrencilerinden Ben Rattray ve Mark Dimas tarafından, insanlara önemsedikleri konularda eyleme geçebilmeleri için güç ve imkân vermek üzere kuruldu. Ben, mezun olduktan sonra bankacılık sektöründe çalışma yolunda ilerlemek yerine sosyal açıdan yararlı bir iş yapmak istiyor. Kuruluşunun ardından geçen ilk birkaç yılda Ben ve Mark sosyal bağış toplamaktan, grup gönüllülüğü ve sanal politik eylem gruplarına kadar pek çok şeyi deniyor, fakat hiç biri tam dikiş tutmuyor. En son bir tür blog yazarları ağı kuruyorlar. Ağda, bir imza kampanyası bölümü kısa sürede 175 ülkeden 171 bin kişiden imza alınca, siteyi imza kampanyası platformuna dönüştürüyorlar. Geçen kısa sürede şu anda 19 ülkede ofisi, 150’nin üzerinde çalışanı, 32 milyonun üzerinde kullanıcısı var. Her ay 2 milyonun üzerinde yeni üye kazanıyor ve tüm dünyada günde en az bir kampanya başarıyla sonuçlanıyor.

Seni önce TEMA Vakfı Genel Müdürü, sonra Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü olarak tanıdık. Şimdi ise Change.org’da görüyoruz. Bu örgütler pozitif değişim için çaba sarfeden projeler üretiyor. Birbirlerine benzedikleri ve ayrıldıkları noktalar neler? Şimdi bulunduğun pozisyonda kendini değişim konusunda daha etkili görüyor musun?

Her sivil toplum kuruluşu kendi kuruluş tüzüklerinde yer alan amaçları gerçekleştirmek için kendine has yöntemlerle mücadele ederler. Bu kuruluşları rekabet ortamına çekme gayretlerinin her zaman başarısızlığa uğrayacağına inanıyorum. Bütün örgütler gökkuşağının renkleri gibi çeşitlilik oluşturur ve omuz omuza durduklarında o gökkuşağının büyüsünü yaratırlar.

Bu bakış açısıyla Change.org pek yakında umuyorum çevre alanında Greenpeace, Tema Vakfı, WWF, Doğa Derneği, Buğday Derneği gibi kuruluşlar için bir üye kaynağı olacak ve kampanyalarını yürütmeleri için paha biçilmez bir araç sağlayacak.

Change.org’un bu kuruluşlardan en büyük farkı açık bir platform oluşu ve sadece ifade özgürlüğü ve hukuk sistemi içinde duruş sergilemesi. Change.org’da her değer var olabilir. Bir ormanın korunması için de, kesilmesi için de… Ancak kimsenin orman yok edilsin diye bir kaç imzadan fazla toplayabileceğini düşünmüyorum.

Ancak Fatih Ormanını korumak için Yeşilist Change.org üstünde 46 binden fazla imza topladı ve Ağaoğlu’nun Fatih Ormanı’nı arka bahçesi gibi kullanmasına engel oldu. Sizin yaşadığınız bu örnekte olduğu gibi Change.org bir hizmet örgütü. Biz Yeşilist’e bu kampanyayı kazanabilmesi için sadece platformu açtık, stratejik ve iletişim desteği verdik. Ama bu özel muamele değildi, kim hangi konuda bize böyle başarılı bir kampanya ile gelirse destek olmaya tabii ki çalışırız.

BUNU DA OKU:  Alternatif Çevre Mühendisliği Atölyesi

Greenpeace’de Genel Direktör iken bize gelen yüzlerce kampanya talebini kaynak yetersizliğinden geri çevirmek zorunda kalıyordum. Her seferinde kalbim reddetmek zorunda kaldığımız insanlarla beraber kırılıyordu. Ancak şimdi herkes gelip, gücü kendi eline alıp Change.org üzerinden kendi kampanyasını başlatabiliyor. Hiçbir insanın sivil toplum kuruluşlarını beklemesine gerek yok, kuruluşlar başladığınız kampanyalara sonra imkânları olunca destek oluyorlar zaten.

Site üzerinden herkes istediği kampanyayı başlatabiliyor değil mi? Belirli kuralları var mı kampanya başlatmanın?

Herkes. Change.org sitesine giriyorsun. Kırmızı ‘Kampanya Başlat’ butonuna tıklıyorsunuz; 3 sorunun yanıtını kısaca veriyorsunuz;

(1) Başlatacağın kampanyanın muhatabı kim yani kime yönelik? Kişi kurum adı ve varsa e-mailleri.
(2) Muhataplarından ne talep ediyorsun?
(3) Bu senin için neden önemli? Yani insanlar bu kampanyaya neden destek vermeli.

Daha sonra ‘kurallar’ bölümünü dikkatlice okuduktan sonra, isterseniz fotoğrafla da süsledikten sonra kampanya hazır. Muhataba ilk imzalayan 50 kişinin e-maili gidiyor. Sonrasında muhataba azalan sıklıkta kampanyanın yorumlu e-mailleri ve durumuna dair bilgilendirme mailleri gidiyor. Yani muhataba talep ve artan destekçi sayısı mutlaka iletilmiş oluyor. Ama karşıdakinin email hesabını kilitlemeden, sonuçta amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Kurallara gelince basitçe karalama yok, nefret söylemi yok, şidette ve suça teşvik yok, kanunlar çerçevesinde hareket zorunluluğu var yani.

Şu an dünya üzerinde kaç ülkede aktif çalışıyor sistem? Dünyada ve Türkiye’de neler değişti change.org’un kurulmasıyla? Daha çok nasıl kampanyalarla karşı karşıya kalıyorsunuz?

Dünya’da 19 ofiste hizmet veriliyor ve 196 ülkeden imzalar ve yeni kampanyalar geliyor. Türkiye’de Mart 2013 sonu itibariyle yani hizmet vermeye başladığımız 6 ayda üye sayımız 360.000 kişiye ulaştı. Kampanya konuları yoğunluklu olarak çevre, insan hakları, doğa koruma, hayvan hakları, sağlık, kadın hakları, LGBT hakları, eğitim ve gıda konularında. En iyisi siteye girip kampanyalara göz at butonuna basıp popülerden, yakın zamanlıya, en çok destek alandan, konusuna göre sıralatıp bakmak çünkü her gün 20’nin üzerinde her konuda yeni kampanya açılıyor.

Change.org Türkiye ne zamandan beri hizmet veriyor ve nasıl bir motivasyonla kurmaya karar verdiniz?
Change.org Türkiye’de ofis olarak açılalı 6 ay oldu. Greenpeace’den Ağustos 2012’de sonunda ayrıldım, ama hemen Kanada’ya CIVICUS (Sivil Katılım için Dünya Birliği) toplantısına gittim, ardından da Serdar Paktin ve Zennube Ezgi Kaya’dan oluşan ekibimi kurdum ve ekimde Change.org bütün hızıyla Türkiye çevrimiçi yani online dünyasına daldı. Gerçi daha önce İngilizce olarak da vardı ama şu andaki kadar etkili değildi… Biz katılınca hızla büyüdü. Change.org’un Türkiye’ye gelmesi doğal çünkü şu anda 19 ofis içinde üye sayımızla 13. sıraya yükseldik. Yani Türkiye bu platformu istedi, değişim için toplumsal kampanyaları hızla hayata geçirmeyi bekliyordu.
Bazı çevreler tarafından online kampanya/sosyal sorumluluk projeleri başlatanlara pijama aktivisti, bordo klavyeliler gibi sıfatlar yükleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsun?

Pijama aktivistlerine bayılıyorum, ister giysinler ister giymesinler, onlar değişim yaratıyor. Üstelik dışarı çıkmadıkları bilgisayar başından ayrılmadıkları da doğru değil. Bütün change.org kampanyaları elektronik sosyal medyada büyürken bir yandan da fiziksel yaşamdaki gelişmeleri elektronik ortama aktarıyor. Elektronik ortamdaki gelişmeler ise fiziksel olaylara vesile oluyor ve iletişimi sağlıyor.

BUNU DA OKU:  Meclis Genel Kurulu büyük bir yanlıştan döndü: Termik Santraller filtresiz çalışamayacak

İşte size change.org’da kazanılmış net kampanyalar, bunların net sonuçları var. Sizden başlayalım Yeşilist, Ağaoğlu Maslak 1453 projesinin Fatih Ormanları’nı halkın elinden alarak özel mülkmüş gibi kullanmasının önüne geçti, İzmir’de bisikletli ulaşımı tercih edenler metro ile seyahat edebilme hakkı kazandılar, Antalya Alakır Vadisi’nde hakkında mahkeme tarafından verilmiş yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen bir türlü uygulanmayan kararın ivedilikle uygulamaya konması sağlandı, Ancak üzülerek söylüyorum mahkeme kararı bu sefer tekrar kapakları kapattı ama bu sefer hiç ayak sürümediler. Süha Ertekin açtığı kampanya ile Moda Parkı’nın betonla kaplanmasını önledi, hatta bu parkta alınan karar sonucunda başka parklarda betondan kurtuldu, Öykü Yağcı’nın kampanyası sonucunda Groupon Şehirfırsatı Yunus Parklarına bilet satmamaya karar verdi. Bir MS yani Multipl Skleros hastasının başlattığı kampanya üç gün içinde sonuca ulaşarak MS hastalarının Plazmaferez tedavisi tekrar SGK güvencesi altına alınması sağladı…

Bunlar kullanıcılarımızın ulaştığı pekçok başarının arasında sadece birkaçı, hafta geçmiyor ki bir başarıyla karşılaşmayalım, irili ufaklı öyle çok başarı kazanılıyor ki kimisinden haberimiz bile olmuyor veya çok sonra oluyor.

Böyle kampanyaların kazanılması insanlara cesaret veriyor. Kullanıcılara eğer mücadele ederlerse ve yeteri kadar destek toplarlarsa istedikleri değişimi gerçekleştirebileceklerini gösteriyor. Bu elde edilen başarılar imzacılarla paylaşılarak nasıl başarı elde edildiği konusunda geri bildirim veriliyor ve onlar da mücadelenin anlamını kavrıyorlar. Böylesi kampanyaların hiçbirisi kısa soluklu, saniyelik ve stratejiden yoksun değiller. Bu kampanyaların hepsi, haftalar, belki aylar süren mücadelenin sonucunda, sadece imza kampanyası değil, basın ayağıyla, fiziksel eylemleriyle ve kampanyanın muhataplarıyla görüşmeler düzenlenerek yürütülüyor.

Kampanyayı imzalayan insanların pek çoğu imza attıkları kampanyaların takipçisi oluyor ve süreç boyunca bu kampanyalara başka destekler de sağlıyorlar. Herkesi pijamaları giymeye ve bordo klavyelerin başına geçmeye davet ediyorum, mücadele orada örgütlenerek başlıyor ama orada bitmiyor.

Bugüne kadar mutlaka çok ilginç kampanyalara da tanıklık etmişsinizdir. Başladığında size de çok değişik ve ilginç gelen ve şaşırtıcı biçimde başarı ile sonuçlanan kampanyalar var mı?
Turkcell’in bir telefon kullanıcısının diğer bir telefon kullanıcısının lokasyonunu bilmesini sağlayan Yolda Takip hizmetine yönelik başlatılan kampanya çok ilginçti. Kampanya başladığı andan itibaren bizim ekip içinde bile tartışmalara sebep oldu. Daha bizim ekip konuyu anlayıp kampanyanın argümanlarını süzemeden sadece 182 destekçi ile kampanya başarıya ulaşmıştı. Her şey 24 saat içinde oldu ve biz şaşkınlıkla izledik. Konuya hassasiyet gösteren Turkcell, kampanyada bahsedilen, Yolda Takip uygulaması ile aile içi şiddet gören ve kısıtlanan kadınların lokasyon bilgisi yüzünden daha büyük sorunlarla karşılaşması ihtimalini hızla gözden geçirdi ve kötüye kullanılabilecek bu uygulamayı derhal durdurduğunu açıkladı. Üstelik, tekrar yayına almadan önce mutlaka kadın derneklerine ve platformlara danışacağını da söyledi. Bu başarı, imza sayısı, hızı ve sonucu bakımından bir ilk.
Bir kampanya başarıya ulaştığını nasıl anlıyorsunuz? Var mı bir kontrol mekanizması?
Change.org için başarı, açılan bir imza kampanyasının hedef olarak belirlenen imza sayısına ulaşması değil, kampanya sonucunda bir “değişimin” oluşması. Yani hedefi 20.000 imza olan bir kampanya bu imza sayısına ulaştığında değil, kampanya yeteri kadar ses getirip olumlu bir sonuca vardığında, istenen talep yani değişim sağlandığında başarılı kabul edilir. Başarı ve değişim için kimi zaman başta hedeflenenin çok üzerinde bir imza gerekebilirken kimi zaman da hedefi 20.000 olan bir kampanya için 3000 imza bile yeterli olabilmektedir. Buradaki en büyük etken kampanyanın muhatabı olan kişi, kurum ya da kuruluşun konuya gerekli hassasiyetle yaklaşıp yaklaşmadığı. Yaklaştığı zaman imza kampanyasını başlatan kadar dinlemeyi bilen kurumundur da başarı esasında. Kampanyaların başarı takibi genellikle kampanya sahibi tarafından yapılır. Kampanya sahibi istediği değişimin gerçekleştiğini gördüğünde kampanya sayfasına gelerek “başarını ilan et” butonuna tıklar ve nasıl başarıya ulaştığını ve son durumu anlatan bir metinle başarısını duyurur. Bizler de gün içinde basından ya da internetten duyduğumuz bir haberde bir kampanyanı başarıya ulaşmış olabileceğini düşündüğümüzde kampanya sahibine ulaşıp bu haberden haberdar olup olmadığını sorar, bilgi veririz.
Türkiye’de change.org açılmasına tepkiler nasıl oldu? Halkın, yabancı olduğu bu sistem ve uygulamayı sevip benimsediğini söyleyebilir miyiz?

Esasında halk imza kampanyasına alışık, çünkü çok eski bir yöntem. Fakat Change.org imza kampanyalarını elektronik ortama taşıyınca birden olay değişti, çünkü artık imzacılarınızla doğrudan iletişim imkânınız var ve başarıya ulaştığınızda veya gelişmeler olduğunda onlara hemen geri bildirim verebiliyorsunuz.

BUNU DA OKU:  Kuş göçü festivali, uçurtma şenliği, çılgın projeler: 16-22 Nisan tarihlerinde düzenlenecek 8 çevre dostu etkinlik

Artık imza kampanyası sadece adınla imzanla destek verdiğin bir inisiyatiften bir örgütlenme aracına dönüştü. Halkımız da bunu görür görmez hemen kullanmaya başlıyor, çünkü ne kadar güçlü bir araç olduğunu hemen keşfediveriyorlar. Bunun en açık ifadesi her ay 60.000 yeni kullanıcının bize katılıyor olması. Şu anda change.org görmek istediğimiz değişimi yaratmak ve ifade etmek için tam bir cazibe merkezi olmuş durumda, ne mutlu bize.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Deniz Aytekin

Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okudu. Çevre, edebiyat ve felsefe alanlarında yazarlık, çevirmenlik ve editörlük yapıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Kent, Topluluklar
İstanbul için bir dilek tut, Film Festivali’ne bilet kazan

Yeşilist olarak yılın en sevdiğimiz etkinliği olan İstanbul Film Festivali'nde iki okuyucumuza çift kişilik davetiye veriyoruz.

Kapat