Geri dönüşümlü müzik: Rebel Moves

Hakan Özer, Ömer Ahunbay ve Erol Çay’dan oluşan Rebel Moves doğaçlama tarzında Türkiye’de çıkan en bilinen gruplardan biri. Daha önce Sheep ve Bandare şarkıları ile tanınan grup yeni çıkardıkları “Kimileri Bir İleri” albümlerinde ise elektroniğe daha da ağırlık vermişler. Müziğe ve temiz bir geleceğe gönüllerini koymuş bu üçlü ile insanlığa ve doğaya bakış açılarını konuştuk çünkü onlar diğer birçok Türk gruptan farklı olarak doğaya duyarlılar ve farkındalık yaratmaya çalışıyorlar.

Röportaj: Nil Kayarlar Sarrafoğlu

Rebel Moves nasıl başladı?
2000 yılında reklam müzikleri yapan stüdyomuz Jingle House’da çalışırken bütün telefonlar ekonomik krizden dolayı birden bire sustu. Koskoca bir stüdyo, tüm aletler boş yatacağına biz de oturalım kendi müziğimizi yapalım bari dedik. Ömer Ahunbay, Hakan Özer, Cem Özkan, Oğuz Kaplangı dörtlüsü olarak başladık. Tabi doğaçlama yapıyorduk hep. İlk official olmayan albümümüzün adı “In-House Sessions”dı. Çevremizdeki arkadaşlarımızla, sevdiklerimizle paylaşmak için çıkardığımız bu albümden sadece 499 adet bastık ve Oxygen FM albümümüzü çalmaya başladı ve gördük ki müziğimizi birileri seviyor. Sonra baktık ki, biz de artık genişlemek istiyoruz, yaptığımız doğaçlama müziğimizi nasıl zenginleştirebiliriz diye arayışlardayız. Tam o sırada Oğuz’un Gate8 diye bir projesi vardı, Erol da o projenin içinde yer alıyordu, böylelikle Erol da Rebel’e dahil oldu.

Rebel Moves ismini alma sebebiniz dünya düzeni ile ilgili bir meseleniz olduğundan mı?
Aslında yaptığımız müzik hiçbir formata uymuyor ve meselemiz bizim yaptığımız müzikle ve kendimizle tamamen. Grup elemanlarının çoğunluğu jingle yaptığından dolayı ve bu müzik hiçbir kalıba uygun olmadığından, standart dışı olduğundan dolayı kendimize “Asi Hareketler” anlamına gelen Rebel Moves ismini yakıştırdık. Örneğin müziğin içinde kemanların birbirine geçmesindeki zorluk veya sözlerde fikirlerimizi verme tarzımız hepsi bu asiliğin bir parçası.

Evet sözlerinizin bazıları da artık sevenleriniz arasında “Rebelce” olarak biniyor, nedir bu?
Doğaçlama müzik yaparken insan sesi ve müzik enstrümanı ile beraber o anda hazırda bir söz yok ise o sözlerin yerini alacak bir takım ses tınıları olur. Doğaçlamada “mıgırca” anlamına gelir, İngilizce’de de “jibberish” derler, cazdaki adı da “scat”. Biz bu formatın üzerine bazen söz yazabiliyoruz, bazen de yazamıyoruz. Yazamamamızın sebebi ise görüyoruz ki söz yazınca hissettiğimiz o samimiyeti kaybetmişiz. Dolayısı ile samimiyeti kaybetmemek adına bazen de ses tınılarını olduğu gibi bırakmayı tercih ediyoruz. Bu da sevenlerimiz tarafından Rebelce diye biliniyor…

BUNU DA OKU:  Gerçekten sahip olduğumuz tek şey zamanımız

Lansman görsellerinize bakınca materyale karşı bir duruşunuz olduğu varsayımına varıyor sevenleriniz. Bir de ekşi sözlükte sizin reklam müziği yaptığınız ama dünya düzenine karşı durmanızın bir tezatına dikkat çekilmiş.
Biz eleştirilerimizi kendimize karşı yaptığımız bir dünyada yaşıyoruz. Biz hiçbir mesaj vermiyoruz, eğer bir mesaj alıyorlarsa ve bu onların işine yarıyorsa, ne mutlu bize. Ancak bunlar bizim hayat akışı içinde gördüğümüz, yaşadığımız gerçekler ve bizler bunları yaptığımız eserlerimize yansıtmak mecburiyetindeyiz. Bunun aksi zaten sanat eseri olmaktan çıkar.

Sanatçı zaten kafasında yaşadıklarını eserine yansıtmıyorsa bu sanat eseri olmaktan çıkar ve ısmarlama bir paket prodüksiyon halinde hayata geçer çünkü her şey sadece aşk, sevgi ve yalnızlık gibi Türkçe sözler dünyasında geçen bir dünyadan bahsetmiyoruz. Dolayısı ile biz de sözlerimizi söylerken gerek içsel, çevresel, gerekse de bizim doğru bulduğumuz şeyleri ifade etmeye gayret ediyoruz mümkün olduğunca. Bizi eleştirenlere gelince dünya sadece siyah ve beyazdan ibaret değildir.

Hayatın gri noktaları vardır. Biz zaten müzik anlamında da yaptığımız iş anlamında da o grinin tonları içerisinde dolanmaktan da büyük bir zevk alıyoruz. Yani zaten Türkiye’yi bugüne getiren de o siyah ve beyazın korkunç ayırımı değil midir? Biz siyah ve beyazı belki kıyafet olarak severiz ama mantık ve mentalite olarak kendimize yakıştırmıyoruz. Bir insan öyle de düşünebilir, aynı zamanda böyle de çalışabilir, bütün bunların hepsi dengesizlik değil sadece o gri tonunun içindeki güzel bir hüzmeden başka bir şey değildir. Ayrıca bu yazılanla ilgili sonuçta bir iş yapman gerekiyor ki; para kazanıp söyleyeceklerini sanatında icra edebilesin. İyi ki ekşi sözlük gibi platformlar var da herkes istediğini açık açık yazabiliyor.

Albümünüzde yer alan “Y Y” parçası, 2006 Nobel Barış Ödüllü Muhammed Yunus’un kurduğu vakıf için bestelediğiniz bir çalışma. Bunu da kısaca anlatabilir misiniz lütfen.
YY parçamıza adını veren “Yunus and You”nun kısaltması. Mikrokredi sistemini geliştiren Bangladeşli Muhammed Yunus genelde 40 yaş üzeri evde oturan kadınlara geçimlerini sağlayabilmeleri ve hatta istihdam yaratmaları amacıyla kurduğu vakıf için besteledik bu parçayı.

BUNU DA OKU:  Aflatoksin alarmı

Dünyada insanlığın gidişatı ile ilgili o kadar saçma sapan bir durum söz konusu ki; çevrenin, doğanın sadece para kazanma amaçlı yok edildiği, soluduğumuz havanın nasıl kirletildiğine, insanların nasıl aç kaldıklarına bakarsak gi… Irak Savaşının ilk 6 ayında harcanan para ile Amazon’ların nasıl kurtulabileceğinin aslında insanlık yavaş yavaş farkına varıyor. Farkındalık dediğimiz de bu. Uyanış.

Bu farkındalığa sahip insanlardan sadece biri Muhammed Yunus. Biz de bu farkındalığa sahibiz diyebiliriz. Türkiye’de de bu vakıfın oldukça aktif girişimleri var;, Türkiye’de 85 şubeye sahip Grameen mikrofinans programı dahilinde kadınlara verilen mikrokredi sistemi bu. Okan Üniversitesinde örneğin çok ciddi çalışmalar var ayrıca bildiğimiz kadarı ile Doğan Ailesi de bu sisteme destek verenlerden. Tabi biz de bu sisteme insanlığa faydası olduğuna inandığımız için severek destek verdik.

rebel12321312

Türkiye’de ilk defa geri dönüşümlü kutularda cd’leriniz satılıyor olacak bu hafta içinde. Amacınız neydi?
Bu geri dönüşümlü kutulardan sadece 999 adet basıp bizi sevenlerin alabileceği ve uzun süre raflarında tutacakları bir materyal olması aslında işin espirili tarafı, geri dönüşümlü olması da raflarda çevreciliğe dikkat çekici unsurunun olmasından ötürü tercih ettik. Gönül isterdi ki tüm cdlerimizi bu materyalden yapalım ama maliyetin yükselmesinden dolayı bu oldukça zor. Aslında en doğrusu cd’yi hiç basmamak, albümü dijital ortamda sunmak tabi ki en doğrusu olur. İster istemez zaman bizi zaten dijital ortama taşıyacaktır.

Bundan sonra müzik endüstrisinin de tamamen dijital ortam üzerinden ilerleyeceğini görüyoruz. Teknolojinin getirdiği nimetlerden hem teknoloji adına hem çevre adına faydalanmanın önemine inanıyoruz. Ancak şunu göz ardı etmemek lazım ki, insanların alıştıklarından ve bildiklerinden uzaklaştırmak zor ve olumsuz bir tepki veriyor, dolayısı ile insanlara biraz evvel bahsettiğimiz “farkındalıkları” sunarak, bir takım olumsuzlukları göstererek çaba sarf etmeleri konusunda yapacağımız çalışmalarımız gelecekte olacak.

BUNU DA OKU:  Optimist'ten "Yeni Paradigma"

Özellikle hepimizin hocası sayılabilecek Moğollar’dan Taner Öngür konserleri sırasında güneş enerjisinden faydalanıyor. Doğru bir şeyleri ifade etmenin en güzel yollarından biri de bu değil mi? Assos’ta yeni yapılan stüdyomuzda da güneş panelleri ve rüzgar tribünü ile enerjimizi sağlayacağız. Ne yazık ki insanlar parayı dünyadan, doğadan daha çok seviyorlar, bu bir gerçek. Ancak büyük bir tokat yediğinde insanın aklı başına gelir, biz de parçalarımızda açıkcası bu tokatın geldiğini hatırlatmak üzere çalışıyoruz. Bu çok ciddi bir konu ve her geçen gün insanların biraz daha fazla aydınlandığına inanıyoruz. Farkındalık bizim için önemli konulardan biri, çocuklarımızın daha da farkında olacaklarını görüyoruz ve umuyoruz ki o tokat dönemi çok can acıtmaz.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Nil Kayarlar Sarrafoğlu

1969 yılında doğdum. Aklım başıma geldiğinde ailemden sonra ilk doğayı sevdim. Taşı toprağı, çiçeği ve hatta böceği... Okudum, çalıştım ve büyük şehirlerde yaşadım. Dünya üzerinde doğanın en uzak yerlerine de gittiğim ve kaldığım zamanlar oldu, işte o zamanlarda kendimi çok iyi hissettim,. Döndüm dolaştım şimdi yine şehirdeyim. Bu sefer 4 yaşında bir oğlum var, onu doğanın içinde büyütmeye çalışıyorum, hafta sonları kaçıyoruz şehirden küçük köyümüze. Mutluyuz böyle şimdilik. Anne olduktan sonra dünyayı kurtarmak için ille de büyük kahraman olmak gerekmediğini anladım, anne olmak yetiyormuş! Atık yönetimi, enerji tasarrufu ve sağlıklı beslenme gibi konulara önem veriyoruz evimizde. Payımıza düşeni ve mümkünse daha fazlasını yapmaya gönüllüyüz ailece de. Yeşilist kanalı ile sesimi duyurabildiğim için mutluyum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Hayat, Sanat ve Tasarım
İstanbul için bir dilek tut, Film Festivali’ne bilet kazan

Yeşilist olarak yılın en sevdiğimiz etkinliği olan İstanbul Film Festivali'nde iki okuyucumuza çift kişilik davetiye veriyoruz.

Kapat