Yüzüklerin Efendisi üçlemesine çevreci bir bakış

J.R.R. Tolkien’in karanlık güçlere sahip bir yüzük etrafında dönen ve hobbit Frodo Baggins’in bu yüzüğü taşırken yaşadığı maceraları anlatan Yüzüklerin Efendisi fantastik roman serisinden haberi olmayan yoktur.

Peter Jackson’ın kaleme aldığı, İngiliz edebiyatının en önemli eserlerinden olan bu seriyi sinemaya uyarlaması ile Orta Dünya maceraları dünyanın her yerine ulaştı ve fantastik macera sevenler tarafından büyük bir ilgi gördü. Hikâye Frodo Baggins adlı hobbitin tüm yüzüklere hükmeden yüzüğü kötü kalpli Sauron’un gazabına karşı zorlu bir mücadele vererek yok etme macerasını anlatıyor.

Bu arada Orta Dünya’nın diğer sakinleri olan elfler, cüceler, büyücüler ve daha birçok tür de bu yolda üzerine düşeni yapıyor. Yüzüklerin Efendisi serisi, Tolkien’in hayranlık uyandıran hayal gücü ile okuyucuyu bu dünyadan bir süreliğine alıp götürüyor. Bunları hepimiz zaten biliyoruz. Peki, Orta Dünya’da geçen bu fantastik maceraların arka planında kalan mesajları hepimiz fark ediyor muyuz?

Direkt konuya girmem gerekirse size Tolkien’in bir çevreci olduğunu lafı fazla uzatmadan söyleyeceğim. Buna ek olarak Tolkien’in bu hikâyeyi anlatırken insanoğlunun doğaya dominant bir şekilde hükmettiğine içerlediğini fark ettim dersem lütfen yazıyı ‘’saçma sapan bir komple teorisi’’ diyerek kapatmayın. Zira gerçekten de hepimizin hayran olduğu bir hayal gücünün eseri olan serilerde doğa ile ilgili mesajlar var.

Yüzüklerin Efendisi serisinin ilk romanı 1954 yılında yayınlandı. O zamanlar insanlar Frodo’nun Sauron’a karşı verdiği mücadeleyi savaşların ardından kalan gerginliğin bir yansıması olarak algıladı. Ancak Tolkien’in özenle anlatılmış yerleşim alanlarını ve manzaraları dikkatten kaçırdı.

Tolkien hemen hemen tüm romanlarında, doğayı kişileştirmiş bir yazardır. Doğayı tıpkı yaşayan bir organizma gibi anlatır ve doğanın tüm özelliklerini üzerine basa basa tanımlar. Bunu yaparken hikâyelerinde doğaya zarar veren bireyleri de kınar. Örneğin ağaçlar, Tolkien hikayelerinde ‘’korumacı’’ bir kimlik kazanır ve biz ne zaman Frodo ile arkadaşlarının sığınmak için güvenli bir yer aradığını görsek, en sonunda onları ağaçların altına, ardına saklanırken buluruz. Bunun yanı sıra Tolkien hikâyelerinde ağaçların ‘’uykulu ve sükûnet halinde’’ bir tavrı vardır. Bu hal bebeklere ve dingin bireylere benzetme olduğu izlenimi yaratır. Genel olarak Tolkien ağaçları ve doğayı oldukça masum bir şekilde resmeder ve bunu yaparken okuyucuya bu zararsız varlıkları hırpalamanın ve talan etmenin nedenlerini sorgulatır.

BUNU DA OKU:  30 Kasım'da hiçbir şey almayın

Tolkien hikâyelerindeki ağaçların bir diğer özelliği ‘’ürkek’’ varlıklar olarak canlandırılmalarıdır. Tolkien’in ağaçlarının incitilme ihtimaline ve talan edilmeye karşı çok gizli bir sezgisi, bir farkındalığı vardır. Buradan yola çıkarak söyleyebiliriz ki, Eski Orman’daki ağaçlar yabancılara karşı agresiftirler ve bunun nedeni geçmişte dayanmak zorunda oldukları acılardır. Bugün ki tavır ve davranışları geçmişte ne olduğu ile yakından alakadardır.

Aslında tüm bu anlatım, hikâye ve betimlemeler Tolkien’den bir uyarıdır. İnsanoğlunun doğaya vermiş olduğu zarara, doğadan gelecek yanıt oldukça şiddet içerikli ve sert olabilir. Tam olarak gözünüzde canlanması için şöyle bir örnek vereyim; deniz üzerine yapılan doldurmalar bir tsunami etkisi ile korkunç sonuçlara yol açabilir.  Ormansızlaştırma eylemleri ciddi hava kirliliği problemlerine yol açarak insan sağlığını son derece olumsuz etkileyebilir. Bugün ki yükselen deniz seviyeleri, hava kirliliği, sera gazlarının atmosferdeki artışı, iklim değişikliği gösteriyor ki Tolkien bu konuda hiç de haksız değil.

Yüzük, kahramanımızın yolcuğundaki şeytani ve itici güç, maddi menfaatlerden alınan hazzı ve doğaya karşı baskın olma isteğini temsil ediyor. Bu Mordor’un betimlemelerinden de anlaşılıyor . Mordor, yüzüğün asıl evi, bomboş tepeler ve zifiri karanlıktan ibaret. Mordor’da kesinlikle yeşil bir hayat yok. Bu karanlık ve yeşil hayattan mahrum bölgenin efendisi ise Sauron. Sauron’un iktidar açlığı onun her yüzüğe hükmeden bir yüzük yaratması, onu kaybettikten sonra doğayı tahrip etmesi hikaye içinde gözden kaçan kısım.

Mordor şöyle dursun, bir de Shire’a bakalım.  Shire, Yüzüklerin Efendisi serisinin başkahramanı Frodo’nun memleketi ve bu memleketin sakinleri doğayı seven bireyler. Frodo’nun yüzüğü ilk defa aldığı zamanı hatırlayın, amcası Bilbo tuhaf bir şekilde yüzüğü Frodo’ya vermeye gönülsüz görünüyordu. Ama yüzüğü elden çıkardığı anda da bir şekilde rahatladığını hissetmiştik.  Bu da Bilbo Baggins’in maddenin kendisini kaybetmekten ziyade, doğaya hükmetme ve maddi menfaatlerini kaybetme isteksizliğinin gösteriyor. Tabii bu arzuların nedeni üzerinde taşıdığı yüzükten başka bir şey değil.  Kısacacı bu yüzük kötü arzulara sürüklenmenin bir sembolüdür. Yoksa Bilbo Baggins de tıpkı diğer Shire sakinleri hobbitler gibi doğayı seven ve hükmetme arzusu ile talan eden birey değildir.

BUNU DA OKU:  Avrupa’nın geri dönüşüm fabrikalarından 9 fotoğraf: Dönüşüm ve geri dönüşüm

Şimdi de Smeagol karakterini bu açıdan inceleyelim.  Smeagol da sıradan bir karakterden gözü yüzükten başka hiçbir şey görmeyen Gollum’a dönüşüyor.  Smeagol karakteri yüzüğe sahip olma isteği ile tükenirken kendine ait olan bu nesneyi korumak için arkadaşına şiddet uygulama hatta onu öldürmeye çalışma gibi davranışlar sergilemeye başlıyor.  Öyle görünüyor ki eğer Smeagol sıradan bir insanoğlunu temsil ediyorsa, maddi menfaat arzuları için yoldan çıkmış ve aşırıya kaçan davranışlar ile yaşam biçimini, ilkelerini ve kişiliğini kaybetmiş bir insanı temsil ediyor.

Dahası, Frodo’nun Sauron’un savaşçıları tarafından saldırıya uğradığı sahneyi hatırlayalım.  Bu sahnede Frodo aniden yüzüğü takma arzusuna kapılıyor.  Çünkü bu yok edici ve tüketici yüzüğün sahip olduğu gücün kendisini koruyabileceğine inanıyor. Günümüzde de insanlar güç ve servet gibi maddi menfaatlerin kendilerini dünya tehlikelerinden koruyabileceğini sanıyorlar ve bunlara sahip olmak için talan etmekten, yok etmekten çekinmiyorlar.

Kısacası Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi romanları eğlenceli Orta Dünya maceralarından çok daha fazlasını anlatıyor.  İzleyiciler ve okuyucular bunun farkına varıp, çevresel hareketlere de filmlere ve kitaplara gösterdiği ilgiyi gösterirse tıpkı romanların kahramanları gibi bizler de kötülüğe ve yıkıcı güçlere karşı başarı yakalanabiliriz.

Kaynaklar:
Tolkien Gateway
BBC

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ayşegül Yalvaç

Deniz kirliliği ve çevre teknolojileri konusunda çalışan bir çevre mühendisi. Çevre, bilim, sürdürülebilirlik konularında yazmanın yanı sıra doğa üstü ve fantastik öyküler uydurmayı seviyor. Profesyonel bir hayalperest ve dünyayı değiştirmenin peşinde.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Hayat, Sanat ve Tasarım
Türkiye’de kadın maaşları 2,5 kat daha düşük; İzlanda, Almanya ve Fransa ise maaş adaletsizliğine savaş açıyor

İzlanda, Almanya ve Fransa ise maaş adaletsizliğine savaş açarken, Türkiye'de durum oldukça farklı. Kadın istihdamı giderek azalan Türkiye'de çalışan kadınlar...

Kapat