40. İstanbul Film Festivali’nden sizin için seçtiğimiz 5 film

İstanbul Film Festivali’nin 1 Nisan’da çevrimiçi olarak bugün başlıyor. 40. yıl gösterimleri mayıs ve haziran aylarında çevrimiçinin yanı sıra sinema salonlarında ve açık hava sinemasında devam edecek. Çevrimiçi gösterim platformu filmonline.iksv.org’da başlıyor. Nisan ve mayıs ayları boyunca her perşembe, cuma, cumartesi ve pazar günü yeni filmler gösterime girecek. Her film 21.00’de gösterime girecek ve 5’er gün erişime açık olacak. Bizim seçtiklerimizi aşağıda bulabilirsiniz.


Luzzu / Alex Camilleri / Malta  

İsmini geleneksel Malta balık avlama teknesinden alan bu film erkeklere toplumun atfettiği rolleri, erkekliğin krizini ve yeni ebeveyn olmanın zorluklarını karakter üzerinden analiz ediyor. Filmin en ilgi çekici yönlerinden biri de bu filmde profesyonel olmayan aktörlerin oynaması.  Hayatı boyunca yaşadığı adadan ayrılmamış olan başroldeki Jesmark’ın, atalarından miras aldığı bilgilerle yaptığı balıkçılıkta başarısızlığı, kendisinden beklentileri, değişen dünyaya ayak uyduramayışı ve Akdeniz maçoluğuyla başa çıkarken ailesiyle yaşadıkları seyretmeye değer. 

Susmayan Köpek / El Perro que no calla / The Dog Who Wouldn’t Be Quiet / Ana Katz / Arjantin

Arjantinli film yapımcısı Ana Katz bu filminde işimizin doğayla ilişkisini sorguluyor. Filmin başrolünde oynayan 30 yaşlarındaki grafik tasarımcısı Sebastian köpeğini işine tercih ediyor. İşe köpeği Rita’yı getirmesine izin verilmeyen Sebastian bir çiftlikte çalışmaya başlıyor. Ancak bu serüven Sebastian’ın bir süre sonra şehre dönmesi ve tekrardan bu çarkın içine girerken, film boyunca modern kapitalizm ve ekonomik adalet konseptleri sorgulanıyor. Sebastian’ın serüveni bir süre sonra bilim kurguya evrilirken, kasklarla dolaşan insanlar pandemiyle değişen gerçekliğe de değiniyor. 

Sevgili Yoldaşlar / Dorogie Tovarishchi! / Dear Comrades! / Andrey Konchalovski / Rusya

Andrei Konchalovsky’nin direktörlüğünü yaptığı bu filmde 1962’de Rusya’nın batısında yaşanmış olan olan Novocherkassk katliamını canlandırıyor. Kızıl ordu ve KGB keskin nişancılarının grevdeki silahsız işçilere ateş açması sonucu 80 kişinin ölümüyle sonuçlanan bu katliam öncesi Sovyetler Birliği’nde yaşanan açlık, kaos ve yorgunluk gözler önüne seriliyor. Hikaye sıkı bir parti savunucusu olan Lyuda’nın yaşadığı dram üzerinden anlatılıyor. Çernobil dizisi seyredenlerin anımsayacakları hükümetin o yıllarda yaşadığı paronaya, bürokrasi, gizlilik ve becerisizlik aynen burada da gözlemleniyor. Festivalin dikkat çekici filmlerinden olduğu bir gerçek. 

180 Derece Kuralı / Khate Farzi / 180 Degree Rule / Farnoosh Samadi / İran

180 Degree Rule

Yönetmen Farnoosh Samadi’nin İran’da kadın haklarını dramatik bir bakış açısıyla ele aldığı bu film aynı zamanda bir ailenin yaşamını anlatıyor. İranlı bir okul öğretmeni olan Sara hem öğrenciler hem de meslekdaşları tarafından sevilen bir kişidir. Ancak toplumun erkeğin son sözü söylediği gerçeğiyle bir türlü barışamayan Sara’nın kocasıyla yaşadıkları ve kocasının tacizi ailenin her bireyine sessiz bir şekilde ulaşır. Filmin ismi olan ‘180 Derece Kuralı’ ise bir film çekimi kuralı. 180 Dereceyle karakteri ve diğer taraftaki objeleri içine alan bu kuralı ele alarak Samadi ‘öteki’ olmayı özneleştiriyor. 

BUNU DA OKU:  Kadıköy Belediyesi'nden çağrı: Kendi elektriğini üreten kent mobilyası tasarımcıları aranıyor

Sarayın Sessizliği / Les Silences du Palais / The Silences of the Palace / Moufida Tlatli / Tunus


1995 yılında Time Dergisi yılın en iyi 10 filmini listelediğinde, listenin sonundaki film ‘Sarayın Sessizliği’’. O yıllarda henüz doğru dürüst bir film endüstrisi bile olmayan Tunus’tan bir kadın direktör tarafında yapılan bu film bir klasik. 1960larda yaşayan profesyonel bir şarkıcı olan Alia’nın 16 yıl boyunca gençliğinde yaşadığı saraya dönmesini ve hayatını anlatan bu filmde sömürgecilik, kadının toplumdaki yeri, cinsellik ve o yıllarda giderek artan ulusallaşma temalarının birbirine nasıl dokunduğu işleniyor. Tunus’un Fransız sömürgeciliğinden kurtulmasına rağmen kadının özgürleşememesini, sınıf ve cinsiyet ayrımcılığının devam etmesini işliyor. Moufida Tlatli’nin müthiş gözlemleriyle harmanladığı bu filmi izlemenizi tavsiye ediyoruz. İngiliz Film Enstitüsü’nün Moufida Tlatli’yle yaptığı röportajda  Tunus ve Arap kültürünün filmdeki izdüşümlerini ve kadının toplumdaki yerine dair kıymetli öngörüler paylaşılıyor.

Bilet satışları 29 Mart’ta Lale Kart üyeleri için www.passo.com.tr/tr‘den başlayacak, ilk gösterimse 1 Nisan Perşembe günü 21.00’de. Biletler 31 Mart’tan itibaren hem www.passo.com.tr/tr üzerinden hem filmonline.iksv.org üzerinden satın alınabilecek.

Bilet bilgileri için tıklayın.

Gösterim takvimi ve gösterim süreleri için tıklayın.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Yorumlar kapatıldı.

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Hayat, Sanat ve Tasarım
Bir ürünü nasıl ürettiğiniz marka değerinizi etkiler mi?

Bu soruyu bundan birkaç yıl evvel sorsaydık, birçok şirketin vereceği cevap ‘hayır’ olurdu. Çok değil on sene öncesine kadar bir

Kapat