Bu yazı hiç hoşunuza gitmeyecek

Sizi bilmem ama bu güneşli havaları görünce benim şeftali damarım tuttu. Şimdi şöyle sulu sulu bir şeftali olsa fena mı olurdu?

Ne yazık ki evet! Fena olurdu. Aklınıza şeftaliyi düşürüp acı çektirmek istemezdim ama birkaç haftaya muhtemelen tezgâhlarda şeftali görmeye başlayacağımızdan önceden uyarmakta fayda var.

Kökleri milattan önce 2000’lere dayanan, hem kendisi hem suyu sayısız mitolojik hikâyeye bizzat konu olmuş bu mucize meyvenin anavatanı Çin ve Güney Asya. Potasyum, C ve A vitaminleri yönünden de oldukça zengin olan bu meyve ne yazık ki sağlığınız açısından dev potansiyel tehditler içeriyor.

Öncelikle üzerine basa basa söylemek istediğim şey, Haziran ayından önce düşlerinize bile girse şeftali tüketmemeniz. Yapay ilaç ve süreçlerle, ticari kaygılar nedeniyle zamanından önce üretilen şeftaliler 60’ın üzerinde zehir içeriyor. Uluslararası bağımsız bir grup olan The Environmental Working Group, konvansiyonel olarak üretilen sebze ve meyveler listesinde şeftaliyi en tehlikeli dördüncü gıda olarak tanımlıyor.

Bu da demek oluyor ki kesinlikle organik olanı satın alınması gereken listenize şeftaliyi kesinlikle eklemeniz gerekli.

Organik olarak üretilmeyen şeftalilerin içerisindeki zehir ve pestitlere gelin bir de beraber bakalım.

60’ın üzerinde pestitten en tehlikeli 10 tanesi ve satın alacağınız herhangi bir konvansiyonel şeftalide bulunma olasılığı:

Fludioxonil %47.6

Iprodione %31.1

Phosmet %30.6

Azinphos methyl %25.6

Cyhalothrin, Lambda %22.9

Spinosad A %19.4

Chlorpyrifos %17.1

o-Phenylphenol %16.1

Methoxyfenozide %15

Bu bilgiler çoğumuza çok da bir şey ifade etmeyebilir. İşin teknik kısmını geçip bir de şeftalide bulunan pestitlerin sağlığımız üzerindeki etkilerine bakalım.

Süpermarketten aldığınız şeftalinin içinde 10 çeşit kanıtlanmış/bilinen kanserojen, 29 çeşit şüpheli hormon bozucu, 12 farklı çeşit nörotoksin, 11 çeşit üreme ve gelişim sürecine zarar veren toksin bulunmakta.