!f İstanbul Film Festivali’nin odağına insanın doğa ile ilişkisini alan 10 filmi

17. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin programı açıklandı. Festival 15-25 Şubat tarihleri arasında İstanbul’da, 1-4 Mart tarihleri arasında ise Ankara ve İzmir’de seyirciyle buluşacak. Biz de her yıl olduğu gibi festival seçkisini inceledik ve insanın doğayla ilişkisini, kent yaşamını, çevreyi odağına alan filmleri seçtik. Şimdiden iyi seyirler.

#1 Human Flow (İnsan Seli)

Dünya, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük insan göçüyle çalkanırken, ünlü sanatçı Ai Weiwei mülteci krizinin akıl almaz boyutunu ve insanlık üzerindeki derin etkisini araştırıyor.

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en büyük insan göçünü yaşıyoruz; dünya çapında 65 milyon insan açlık, iklim değişikliği veya savaş nedeniyle evlerini bırakıp kaçmak zorunda kaldı. Ünlü sanatçı Ai Weiwei tarafından çekilen İnsan Seli, yaşanan bu benzersiz dev göçün etkileyici bir belgesel anlatımı. 23 ülkede bir yıl süresince yapılan çekimlerle Afganistan’dan Meksika’ya birçok farklı yerde can alıcı insan hikayelerine yoğunlaşıyor. Film, yaşananlara tanıklık ediyor; mülteci kamplarından tehlikeli deniz yolculuklarına, telle çevrili sınırlara, hikayesini anlattığı insanlarla birlikte yol alıyor. Yersizlikten, ümitsizlikten cesarete, dayanabilmeye, adapte olabilmeye, insanlığın kendini yeniden var edebilme gücüne ithaf edilen film, bu yüzyılı şekillendirecek olan soruyu soruyor: Küresel toplum; korku, izolasyon ve çıkarcılığı bırakarak açıklık, özgürlük ve insanlığa saygının yolunu seçebilecek mi?

#2 Istanbul Echoes (İstanbul Yankıları)

Yorgancı, midyeci, simitçi… İstanbul’un Yankıları, 2010-2015 yılları arasında şehirde yaşanan kentsel dönüşümün etkilerini seyyar satıcıların izinden sürüyor.

İstanbul Yankıları, 2010’da Sulukule’den başlayarak İstanbul’daki kentsel dönüşümün izini sürüyor. Midyeci, yorgancı, simitçi, perdeci ve daha nicesi. İstanbul, seyyar satıcılarından ve onların sokakları saran seslerinden ayrı düşünülemez. Modernleşme gerekçesiyle zabıtanın tezgahlarına el koyması eklenince seyyar satıcıların günü, yakalamaca ile saklambaç arası bir oyunla geçiyor. Yüzyıllık mahallelerdeki yıkımın gümbürtüsü, boşalan sokakları arşınlayan midyecinin naraları ve yıkıma tepkiden doğan hip-hop grubu Tahribad-ı İsyan… İtalyan yönetmen Giulia Frati ve ekibinin beş yıllık çalışmasının ürünü olan belgesel, samimi karakterleri ve muhteşem müzikleriyle mutlaka izlenmesi gereken bir İstanbul masalı.

#3 Jane

Şempanzelerle, aşkla ve hayata duyulan saf tutkuyla ilgili yılın en iyi belgesellerinden biri.

1960 yılında, o güne kadar herhangi bir bilim eğitimi almamış, ancak Afrika’ya gitme rüyasıyla büyümüş olan 26 yaşındaki Jane bir araştırma için Tanzanya’ya gönderilir. Elli yıl boyunca National Geographic arşivlerinde saklı kalmış 100 saatlik görüntünün, Jane’le o gün ve bugün yapılan röportajların harmanlanmasıyla, zamanın bilim adamlarının şempanzeler hakkındaki teorilerini yerle bir eden, insanların doğal yaşama bakışını kökünden değiştiren Jane’le yeniden tanışıyoruz. Philip Glass’in müzikleriyle daha da hayat bulan belgesel, tanıyabileceğimiz en kendine hakim, söylemek istediklerinin bilincinde kadınlardan birinin çok yakınına girmemizi sağlıyor, zira Jane’in görüntüleri daha sonra kocası olacak doğal yaşam fotoğrafçısı Hugo van Lawick tarafından çekilmiş. Jane, hayata duyulan tutkuya övgü niteliğinde, yaşama sanatının en güzel örneklerinden, can dolu bir film.

BUNU DA OKU:  Uzak durmanız gereken 5 plastik
#4 Drift (Sürüklenme)

Drift, bir yere gitmekten çok rotasızlık ve hareketin kendisi ile ilgili.

Sürüklenme, yaratılış ve dönüşüm üzerine bir meditasyon. Baskın ve doğrusal bir anlatım yerine; zaman ve yer kavramlarının etrafında özgürce dolanmayı seçen film, Theresa’yı takip ediyor. Filmde bir araştırmacı ve gezgini canlandıran Theresa George da zaten bir antropolog ve yönetmen Helena Wittman ile birlikte filmin diğer yaratıcısı. Kuzey denizinde geçirilen bir hafta sonundan sonra, arkadaşı Josephine Arjantin’deki ailesinin yanına dönerken, Theresa da bir yelkenli ile Atlantik okyanusunu geçecektir. Filmin başrolünde olan okyanus, Theresa’nın gündüzünü gecesine karıştırıp, karanın sunduğu güvenliği ayaklarının altından alırken, siz de onun soğuk ve ıslak esintisini yüzünüzde, derin huzurunu ise ruhunuzda hissedeceksiniz.

#5 The Distant Barking of Dogs (Uzaktan Havlayan Köpekler)

Savaş yerinde çocuk olmanın ve büyümek zorunda kalmanın hikayesi.

Uzakta Havlayan Köpekler’de Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışmalara bir çocuğun gözünden tanıklık ediyoruz, tüm masumiyetiyle. Oleg, çatışma alanına çok yakın olan ve durmaksızın patlama seslerinin yankılandığı sınır köylerinden birinde babaannesi ile birlikte yaşıyor. Köyde kendilerinden başka neredeyse kimse kalmamış, ama onlar için orası ‘evleri’ ve kırılgan bir umutla çatışmanın bitmesini bekliyorlar. Fakat çatışmanın şiddeti artıp, patlama sesleri yükselip, yaklaştıkça Oleg’in maceraları, kendi kendine yarattığı oyunlar da bundan etkileniyor ve savaşın izleri, oyuncakları haline geliyor. Bu unutulmuş ve terkedilmiş topraklarda Oleg’i bir yılı aşkın bir süre yakından takip eden film, çatışmanın çıplak gerçekliğini ve değiştirdiği hayatları, bizlere göstermek, yetişkinlerin sert dünyasını anlamak için çocukluğun masum bakış açısında ısrar ediyor. Belki de bu yüzden, Uzakta Havlayan Köpekler bu kadar soğuk bir konuya dokunan en sıcak filmlerden biri.

BUNU DA OKU:  Documentarist İstanbul Belgesel Günleri seçkimiz
#6 Yüzleşme

Yüzleşme, korkularımızı direnişe çevirmenin bize neler katabileceğini gösteriyor.

Ebru’nun meme kanseri olduğunu öğrenmesi ile açılıyor Yüzleşme. Sonrasında hastanede, sayısız testler, ameliyat ve kemoterapi seansları arasında savrulurken, yolu yeni teşhis konulmuş ya da hali hazırda hastalığı atlatmış diğer hastalarla kesişiyor. Teşhis konulduğunda hamile olan Nuray, milli kaleci Nurcan ya da binde birden biri erkek meme kanseri hastası Sergun. Hastalıkla yüzleşme süreçleri, bunu çevreleriyle paylaşmaları, vücutlarındaki değişimi karşılamaları ve nihayetinde güçlü bir dirence dönüşen mücadelelerini ve dayanışmalarını izliyoruz. Yüzlesme, umut veren bir belgesel; hepimizin sık sık ihtiyacını duyduğu bir güçlenme hikayesi.

#7 Junkhead (Çöpkafa)

Gerçeküstü, karanlık ve aynı zamanda oldukça eğlenceli bir stop motion!

Dünya sona ermektedir, insanlar artık üreyebilme kabiliyetlerini kaybetmiştir. Yıllar önce ‘çöp kafa’ diyerek, yeraltına gönderip çalıştırdıkları klonların üreyebildiklerini farketmeleri üzerine, yeraltına doğru bir yolculuğa çıkarlar. Takahide Hori’nin 2014 yılında aynı isimli kült kısa filminden yola çıkan Çöp Kafa, Takahide’nin neredeyse montajdan, ses tasarımına, animasyondan muhtemelen sette temizliğe tek başına her şeyi yaptığı bu kafa yapıcı, gerçeküstücü stop motion animasyon, uzun süre akıllardan çıkmayacak yılın animasyon keşiflerinden. Atmosferiyle apokaliptik bir dünya yaratan bu muazzam iş, Quay Kardeşler’in, H. R. Giger’ın ve Tetsuo’nun dünyalarını hatırlatıyor.

#8 Ara Güler, Once Upon a Time Istanbul (Ara Güler, Bir Zamanlar İstanbul)

Ara Guler ile bir kaç günde devr-i İstanbul.
İstanbul’da yaşayanların en büyük şanslarından biri de, Ara Güler’in fotoğraflarının şehre ait bir görsel birikimi kendiliğinden zenginleştirmesi, farkında olmadan gördüklerinin onun gördüklerine eklenivermesi herhalde. Sayısız tarihi katmandan oluşan ve bu katmanların izleriyle aniden, herhangi bir köşe başında karşılaşabileceğiniz Istanbul’a onun fotoğrafları da başka bir katman ekliyor. Ara Güler, 50 yıldan fazla süredir Istanbul’un -onun deyişiyle deli saraylının anlarını yakalıyor. Hem şatafatlı ve mutlu günlerinde hem de biraz gözden düşmüş, kalbi kırılmış ama takıp takıştırmaktan vazgeçmemiş zamanlarında, her zaman sadık bir dost olarak. Ara Güler, Bir Zamanlar İstanbul, İstanbul sokaklarını, insanlarını ve hikayelerini tekrar ama yeni bir gözle görmemizi sağlayacak bir belgesel, bitmesini hiç istemeyeceğiniz bir zamanda yolculuk.

BUNU DA OKU:  Festivalin yeme-içme durakları
#9 Mudbound

II. Dünya Savaşı sona erdi. Irk savaşları devam ediyor.

Mississippi kırsalı, II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrası, çamurun esir aldığı bir çiftlik. Köleliğin kağıt üstünde sona erdiği, ancak sosyal yaşamdaki ırkçılığın şiddetle sürdüğü yıllar. Büyük şehirden baba yadigarı toprağın bulunduğu kırsala büyük hayallerle göçen McAllan ailesi, çiftlik hayatının zorluklarıyla yüzleşir. Yüzyıllardır çiftlikte çalışan Jackson ailesi ise yeni kazandıkları hakların bilinci ve ilk kez toprak sahibi olmanın heyecanına rağmen, sosyal yaşamlarında ırkçı ön yargılarla boğuşmaya devam eder. Aynı çiftliği paylaşan bu iki ailenin savaştan dönen iki genç oğlu, memleketlerinde devam eden ırk savaşına esir olmamayı seçerek olağan dışı bir arkadaşlık kurarlar. Dee Rees’in yönettiği filmde, Amerika’da sosyal hiyerarşinin taşları yerinden oynarken, bazı şeylerin nasıl da değişemediğini izliyoruz. Gotham Ödülleri’nde ‘En İyi Toplu Oyunculuk Performansı’ ödülünü paylaşan filmin oyuncularından Mary J. Blige, aynı zamanda Altın Küre’ye de aday!

#10 City of Ghosts (Hayaletler Kenti)

Günümüzün en önemli sorunlarından birisi hakkında kaçırılmayacak bir belgesel.

Belgesel; Suriye’nin Rakka şehrinin 2014 yılında IŞİD tarafından gele geçirilmesi sonrasında bir araya gelmiş bir grup anonim aktivisti merkezine alıyor. Bir kısmı Berlin’e, birkaçı da Türkiye’ye yerleşen “Rakka Sessizce Katlediliyor” adlı aktivist grup, Rakka’da olan bitenleri kimlikleri gizli arkadaşları aracılığıyla dünyaya aktarmaya çabalamaktadır. Hayaletler Kenti; yaşamları sürekli tehdit altında, her daim gizlendikleri yeri değiştirmek zorunda olan bu bağımsız gazetecilerin hayatları pahasına verdikleri mücadele hakkında. Meksika’daki uyuşturucu kartelleri üzerine yaptığı Cartel Land’le Oscar adayı olmuş belgeselci Matthew Heineman’ın Sundance Film Fesitivali’nde ödül almış bu kaçırılmayacak filmi de hem güncel hem de akıldan çıkmayacak hikayesiyle, Suriye hakkında yapılmış en önemli ve dikkat çekici belgesellerden.

Not: Filmlerin tanıtım metinleri !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali internet sitesinden alınmıştır.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Deniz Aytekin

Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okudu. Çevre, edebiyat ve felsefe alanlarında yazarlık, çevirmenlik ve editörlük yapıyor.

!f İstanbul Film Festivali’nin odağına insanın doğa ile ilişkisini alan 10 filmi” için 7.034 yorum

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Etkinlikler, Gıda, Gıda Gündemi, Hayat, Hayvanlar, İklim Değişikliği, Kent, Sanat ve Tasarım, Teknoloji, Yeşil alanlar
Manisalı kadın girişimci, kurduğu güneş enerjisi santrali ile elektrik üretecek

Dudu Sözcüer, kırsal kalkınmayı hedefleyen destekler ile beraber kurduğu 2 bin 200 güneş panelinden oluşan enerji santrali ile 537 kilowatt...

Kapat