G20 ülkeleri emisyonları bir an önce azaltmazsa iklim değişikliği etkileri artacak

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen Türkiye’nin de aralarında G20 toplantısında iklim değişikliğine karşı emisyon azaltmak için elle tutulur bir hareket planı çıkmamasına rağmen bu hafta başlayan tarihi 26. Taraflar Konferansı’nda COP26 bu haberle başladı.

  • Dünyanın en zengin ekonomileri 30 yıl içinde kuraklık, yangınlar, sıcak hava dalgaları ve seller nedeniyle alt üst olabilir
  • En fazla risk altında olan sektörler tarım, turizm ve kıyı sektörleri. Gıda arzı ve milyonlarca insanın geçim kaynağı tehlikede ve 2050 yılına kadar ulusal GSYİH’de %13’e varan kayıplar görülebilir
  • En kötü etkileri önlemek ve ekonomileri istikrara kavuşturmak için emisyonlar bir an önce azaltılmalı

İtalya’nın önde gelen iklim değişikliği araştırma merkezi ve IPCC’nin Ulusal Odak Noktası olan Avrupa-Akdeniz İklim Değişikliği Merkezi’nin (CMCC) yayınladığı yeni bir rapora göre, emisyonları azaltmak için acil olarak harekete geçilmediği sürece, ortaya çıkacak iklim etkileri G20 ülkelerinde geri dönüşü olmayan bir yıkıma neden olacak.

Türünün ilk çalışması olan G20 İklim Etkileri Atlası, iklim etkilerinin önümüzdeki yıllarda dünyanın en zengin ülkelerinde nasıl sonuçlar doğurabileceğine dair bilimsel projeksiyonları derliyor. Araştırma, yüksek emisyon senaryosunda, katlanarak artan iklim etkilerinin G20’de yıkıcı hasara yol açacağını tespit ediyor.

Araştırma, artan sıcaklıkların ve yoğun sıcak hava dalgalarının şiddetli kuraklıklara neden olabileceğini, tarımsal faaliyetler için gereken su kaynaklarını tehdit edebileceğini, büyük ölçekli can kayıplarına neden olabileceğini ve ölümcül yangın olasılığını arttırabileceğini göstermektedir. Bazı ülkeler için bu sonuçlar aşağıdaki gibi somutlaştırılabilir:

  • 2050’ye gelindiğinde, sıcak hava dalgalarının tüm G20 ülkelerinde en az on kat, Arjantin, Brezilya ve Endonezya’da ise 60 kat daha uzun sürme ihtimali vardır.
  • 2050 yılına kadar, Hindistan’da, pirinç ve buğday üretimindeki azalma, 81 milyar Euro’ya varan ekonomik kayba ve çiftçi gelirlerinde %15 düşüşe neden olabilir.
  • 2050 itibariyle, Avustralya’da orman yangınları, kıyı taşkınları ve kasırgalar sigorta maliyetlerini artırabilir gayrimenkul değerlerinde 611 milyar Avustralya doları düşüşe neden olabilir.
BUNU DA OKU:  Çiftçi mücadeleleri kutlu olsun

Raporda, karbon emisyonlarını azaltmak için bir an önce harekete geçilmemesi halinde, G20 ülkelerinde iklim hasarına bağlı GSYİH kayıplarının her yıl artacağı ve bu artışın 2050 yılına kadar yılda en az %4 oranında seyredeceği belirtiliyor. Bu oran 2100 yılına kadar %8’in üzerine çıkabilir, bu durumda, G20’nin Covid-19 nedeniyle yaşadığı ekonomik kaybın iki katı kadar bir kayıp yaşanacaktır. Bazı ülkeler çok daha kötü darbe alacak, örneğin Kanada, 2050 yılına kadar GSYİH’sinde en az %4, 2100 yılına kadar ise %13’ün üzerinde (133 milyar €’dan fazla) kayıp yaşayabilir.

CMCC’de raporun koordinasyonundan sorumlu Donatella Spano, ” Kuraklık, sıcak hava dalgaları ve deniz seviyesinin yükselmesinden, azalan gıda kaynaklarına ve turizme yönelik tehditlere kadar uzanan bu bulgular, derhal harekete geçmediğimiz sürece iklim değişikliğinin dünyanın en büyük ekonomilerini ne kadar şiddetli vuracağını gösteriyor. Bilim insanları olarak, sadece emisyonlarla mücadele ederek ve iklim değişikliğine uyum sağlamak için hızlı bir şekilde harekete geçerek iklim değişikliğinin ağır etkilerini sınırlandırabileceğimizi biliyoruz. Önümüzdeki zirvede G20 hükümetlerini bilimi dinlemeye ve dünyayı daha iyi, daha adil ve daha istikrarlı bir geleceğe giden yola sokmaya davet ediyoruz” diyor.

İklim değişikliğinin kıyı erozyonundan tropikal hastalıkların yayılmasına kadar çeşitlilik gösteren etkilerinden dolayı, her G20 ülkesi risk altındadır. Araştırmaya göre:

  • Yüksek emisyon senaryosunda, Avrupa’da, aşırı sıcakların sebep olduğu ölümler, 2100’e kadar, yılda 2.700’den 90.000’e yükselebilir.
  • 2050’ye kadar, avlanabilecek balık miktarı Endonezya’da beşte bir oranında düşebilir ve yüz binlerce kişinin geçim kaynağını ortadan kaldırabilir.
  • Deniz seviyesinin yükselmesiyle, kıyılardaki altyapı 30 yıl içinde yok olabilir. Yüksek emisyon senaryosunda, Japonya 2050 yılına kadar 404 milyar €, Güney Afrika ise 815 milyon € zarara uğrayabilir.

Bununla birlikte, G20 ülkeleri düşük karbonlu politikaları ne kadar hızlı benimserse, iklim etkileri o kadar az katlanacak ve daha yönetilebilir hale gelecektir. Küresel sıcaklık artışı 2°C ile sınırlandırılırsa, iklim etkilerinin maliyeti, 2050 yılına kadar G20’nin toplam GSYİH’sinin sadece %0,1’ine ve 2100 yılına kadar %1,3’üne karşılık gelecek şekilde düşebilir. 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması’nda, ülkeler küresel sıcaklık artışını “2 derecenin epey altında” tutmayı kabul ettiler. Ancak mevcut politikalar ve taahhütlerle dünya yaklaşık 3 derecelik bir sıcaklık artışı yoluna girmiş durumda.

BUNU DA OKU:  45 ülke 2020'de %100 yenilenebilir enerji için anlaştı

Paris Anlaşması’nın mimarlarından Laurence Tubiana: “Harekete geçmek için fırsat penceresi hızla kapanıyor. G20 ülkeleri bir taraftan Covid-19’un ardından ekonomik toparlanmayı teşvik edip diğer taraftan COP26 öncesinde iklim planlarını hazırlarken acil bir karar vermek zorundalar. Ya küresel ekonomi korunup düşük karbonlu bir geleceğe hızlı bir geçiş yapılacak; ya da kirletici politikalar takip edilerek küresel ekonomi raydan çıkarılacak. G20’nin ekonomik gündemini bir iklim gündemine dönüştürme getirme zamanı geldi” diyor.

Türkiye harekete geçmezse nasıl etkilenecek?

  • Yüksek emisyon senaryosuna göre, Türkiye iklim etkileri nedeniyle 2050 yılına kadar GSYİH’sinin yaklaşık %2’sini, 2100’e gelindiğindeyse neredeyse %8’ini kaybedebilir. Paris Anlaşması’nın küresel sıcaklık artışını en fazla 2 derecenin altında tutma hedefi tutturulursa, bu kayıp 2100 itibariyle %0,64’e indirgenebilir.
  • Sıcaklık artışının 4 derece olduğu senaryoda, sıcak hava dalgaları günümüze kıyasla 2036 ila 2065’e kadar kırk iki kat daha uzun sürecek; bu süre, küresel sıcaklık artışının yaklaşık 2 derece ile sınırlandığı senaryoya kıyasla neredeyse sekiz kat, emisyonların oldukça düşük seviyede tutulduğu ve sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlandığı senaryoya kıyasla üç kat daha uzun
  • Su ve besin kaynaklarının yeterli olacağı varsayılırsa ve iklim değişikliğinin zararlılar veya hastalıklar üzerindeki etkisi, sel veya fırtına gibi aşırı olaylar ve gübrelemenin yoğun CO2 etkisi dikkate alınmazsa, Türkiye’de buğday ve şeker pancarından elde edilen verim iklim ısındıkça yükselebilir, ancak mısır verimi düşecektir. Gerçekteyse, bu koşullar karşılanmayabilir, örneğin tarım sektöründe su talebinin 2050 yılına kadar %44 ila %47 civarında artması muhtemeldir, bu da büyük ölçüde verim kayıplarının yaşanacağı anlamına gelir.
  • Türkiye’de su tüketiminin yaklaşık dörtte üçü sulama amaçlıdır (bu durumda tarım, birincil su kullanıcısıdır); ancak, 2016 yılında, ekili arazilerin sadece %31,4’ü sulanabildi.
  • Ayrıca, küresel sıcaklık artışının 4 derece olacağı senaryoda, tarımsal kuraklık 2036-2065 itibariyle %88 daha sık görülen bir durum haline gelecektir. 2 derece senaryosunda (Paris Anlaşması’nın kabul ettiği azami sıcaklık artışı) söz konusu oran %58’e düşer ve Paris Anlaşması’nın sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma dayalı ana hedefi tutturulsa bile, tarımsal kuraklık görülme sıklığı hâlâ %33 daha fazla olacaktır.
  • Yüksek emisyon senaryolarında, şiddetli kuraklık olasılığı %43’e yaklaşırken düşük emisyonlarda bu olasılık %21’e düşecektir. Türkiye’nin su stresi risk kategorisi 2040 yılına kadar ‘yüksek’ten ‘son derece yüksek’e çıkacak.
  • Türkiye’nin kumsallarla kaplı kıyıları 2050’ye kadar yaklaşık 23 metre geri çekilerek turizmi etkileyebilir.
  • Türkiye’de yangınlar nedeniyle yanan alanların yüzölçümü, yüksek emisyon senaryosunda 2050 yılına kadar yılda 718 kilometrekare, düşük emisyon senaryosundaysa ise yılda 558 km2 artacak.
  • Genellikle klimalarla karşılanan artan soğutma ihtiyacı, artan ısıtma ihtiyacından daha ağır basacak ve orta seviye emisyon senaryosunda, 2050 yılına kadar elektrik talebinde 119 milyar KWh’lik bir artışa neden olacaktır.
  • Kıyıların korunması için alınan tedbirlerde iyileştirmeler yapılmazsa, yüzyıl ortasına kadar deniz seviyesinin yükselmesiyle ortaya çıkacak zararın büyüklüğü, yüksek emisyon senaryosunda, 19,8 milyar Türk lirası (₺), düşük emisyon senaryosundaysa 12 milyar lira olacaktır. Yüzyılın sonuna kadar ortaya çıkacak zarar ise sırasıyla 26,4 ve 29,3 milyar Türk lirasına (₺) yükselmektedir.
  • Türkiye, G20 ülkeleri arasında sera gazı emisyonlarında 16. sıradadır ve emisyon seviyesi düzenli olarak artmaktadır. Paris Anlaşması’nı 2021’de onaylayan Türkiye, anlaşmayı onaylayan son G20 ülkesi olmuştur.
BUNU DA OKU:  2015'in en sevilen 10 Yeşilist yazısı

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Yorumlar kapatıldı.

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Ekoloji, İklim Değişikliği
Ağaç Dikmek, Orman Ekosistemi, Yaban Kedileri ve Kurtlar Üstüne

Çevre konusunda çalışırken yatırımın yanında filantropinin de büyük yeri var. Aslında gösteriş amaçlı veya yeşil yıkama olmayan filantropi yatırımdan çok

Kapat