Gıdamızın geleceği için sorumluluk alma zamanı

İstanbul kendini besleyemeyen bir şehir. Hatırlarsanız 2014 yılı başlarında Antalya’dan İstanbul’a sebze-meyve taşıyan kamyonlar, köprü geçiş uygulamaları yüzünden kontak kapatmıştı. Akıllara ancak o zaman gelen soru geçerliliğini koruyor: Bir şehir üretmeden nereye kadar tüketebilir?

Gıdanın büyük ölçüde süpermarketlerden alındığı günümüzde nasıl yetiştiğini bilmediğimiz ve bulabildiğimiz tazelikte haline neredeyse mecbur olduğumuz gıdalarla besleniyoruz. Güven konusunda da durumun pek iç açıcı olduğunu söyleyemeyiz, hakim söylem “Aman zaten ne yediğimiz belli mi?” düzeyinde bir umutsuzluk halinin yansıması. Bu noktada hiç de çaresiz olmadığımızı daha yüksek sesle dile getirmek gerekiyor.

image5

Topluluk Destekli Tarım, gıdanın geleceğine önemseyen tüketicinin aktifleşerek üretim sürecine dahil olduğu bir süreci tarifliyor. Peki bu süreç nasıl işliyor?

Gıda ihtiyacını yerel olarak çözmeyi tercih eden bireylerin, kendisine yakın bir çiftliği çiftliği ya da çiftlikleri destekleri bir üretim ve dağıtım modelinden bahsediyoruz. Birey ile üretici arasında kurulan ilişkinin birkaç temel niteliği olmakla birlikte aslında sürecin nasıl gerçekleşeceği iki tarafın inisiyatifinde. Kurulan ortalık ilişkisinde tüketici sağlıklı, taze, üretim sürecine hakim olduğu ürünlerle beslenme imkanı bulurken üretici de tarımsal üretimin içerdiği riskleri tüketiciyle paylaşma ve ürünlerini ‘adil fiyat’tan satma imkanı tanıyor.

Bir gıda topluluğu oluşturulurken öncelikle üretici ile tüketici yazılı ya da sözlü karşılıklı taahhütte bulunur. Üretici yılın belirli zamanlarında ürün sağlama, tüketici ise uzlaştıkları ‘karşılık’ı – bu maddi bir karşılık da olabilir, üretim sürecinde aktif rol almak da olabilir, tamamen kurulan ilişkiye bağlı- sağlama ile yükümlüdür. Burada diğer tüketim ilişkilerinden oldukça farklı bir ‘güven‘ ve ‘dayanışma‘ söz konusudur. Tanıdığınız üreticinizin, tarımsal üretim koşullarında karşılaşacağı tüm riskleri paylaşıyor ve ona ürünlerini satın alma teminatı veriyorsunuz. Bunun karşılığında da gıdanızın, tamamen ticari kaygılarla üretilen diğer ürünlerden farklı olmasını sağlıyorsunuz. Bu sayede yerel üretimi destekliyor, kentlerin kendini besleyen yapısına el birliği ile katkıda bulunuyorsunuz.

BUNU DA OKU:  İTÜ'de geri dönüşüm hareketi: BottleBee

box20of20veg20csa_thumbnail

Topluluk destekli tarımın yararları

Her şeyden önce karbon ayak izinizi küçültmüş, ambalajı hayatınızdan çıkarmış ve gerçekten taze sebze ve meyveye erişmiş oluyorsunuz. Antalya’dan gelen domates, İstanbul’da yaşayan biri için ‘çeşit’ anlamına gelmiyor, başka bir şeyi sembolize ediyor: Sürdürülebilir olmadığını. Gıda toplulukları ile yerel lezzetlerinizin varlığınızı korumasını sağlayabilirsiniz. Örneğin Yedikule‘nin meşhur marulu bir yerel lezzettir, zenginliktir. Ancak bostancıların kendilerini ticari kaygılar içerisinde bulması, geniş ve sulak tarım alanı isteyen bu gıdanın artık yalnızca adının anılmasına yol açmış durumda. Tam da bu noktada gıda toplulukları ayrı bir anlam da kazanmış oluyor. Sürdürülebilir tarım desteklenmiş oluyor, yerel üreticiler hak ettiği değeri buluyor. Bu sayede çiftçi/bostancı yalnızca ürünlerini nasıl satacağını düşünmek yerine tarımsal faaliyetlerinde yenilikler üzerine çalışma imkanı da ediniyor.

Türkiye’de gıda toplulukları

Buğday Derneği’nin “Doğal ve Yerli Ürüne Aracısız ve Güvenli Ulaşım Projesi” kapsamında bir yandan küçük çiftçilerin ürünlerini bilinçli tüketicilere aracısız olarak ulaştırabilmesiyle ilgili mevzuat araştırması yapılırken, diğer taraftan Katılımcı Onay Sistemleri’ne Türkiye’de örnek teşkil etmesi amacıyla Çanakkale Ekolojik Yaşam İnisiyatifi (ÇAYEK) ile bir pilot uygulama sürdürülüyor. ÇAYEK’te pasif tüketiciler yerine üretim sürecine katılım gösteren aktif ‘türeticiler’, belirledikleri ilkeler doğrultusunda ürün almak istedikleri üreticileri belirliyor, onları çiftliklerinde ziyaret ediyor, düzenli toplantılarla bir araya gelip hem bilgi paylaşımı yapıyor hem de ürünlerin hikayelerini dinleyip ilk elden satın alıyorlar.

Türkiye’de yer alan gıda topluluklarından bazılarının bilgilerini sizlerle paylaşıyor, kendi gıda topluluğu kurmanıza veya varolan bir topluluğa katılmanıza vesile olmasını diliyoruz.

ANKARA

Doğal Besin, Bilinçli Beslenme Grubu (DBB)

Güneşköy

BALIKESİR

Yaşam Dostu Ürün Dayanışma Üretim ve Paylaşım Grubu

ÇANAKKALE

Çanakkale Ekolojik Yaşam İnisiyatifi (ÇAYEK)

BUNU DA OKU:  Slow Food Zeytindalı tarhanası İtalya yolcusu

GAZİANTEP

Yeşil Ev Tüketim Kooperatifi Girişimi

Rapor için tıklayın. Onur Özgür Eser 0542 215 49 67 – Mahir Tuna 0507 919 79 76

İSTANBUL

Bir Umut Derneği – Gıda Çalışma Grubu

“Ekolojik Ürün Tüketmek Tüm İnsanların Hakkı” başlıklı röportaj için tıklayın.

Boğaziçi Üniversitesi Mensupları Tüketim Kooperatifi

Nisan İmece Evi – TDT Sistemi

  • ozgurlukfelsefesi@gmail.com – 0533 598 50 51

Yeryüzü Derneği Tüketim Birliği

Yeşil Tabak

İZMİR

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Topluluk Destekli Tarım Grubu

  • tayfun.ozkaya@ege.edu.tr

Foça Yeryüzü Pazarı

İmece Evi Abone Aile Sistemi

  • www.imeceevi.org (Abone Aile Sistemi’ne katılmak için site üzerinden temasa geçilmeli)

MUĞLA

Bizim Bostan – Topluluk Destekli Tarım Grubu

  • Beyhan Aydın Gür – planortasarim@yahoo.com

Bodrum Tohum Derneği

* Topluluk destekli tarım uygulamaları için Ayeşgül Çerçi’nin Yeşil Gazete’de yayımlanan yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

* Buğday Ekolojik Yaşam Derneği’nin Gıda Toplulukları sitesine buradan ulaşabilirsiniz.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Kent, Topluluklar
Vegan beslenme tablosu

Mutfak duvarına asılası iş.

Kapat