Her derde derman: Topluluk bahçeleri
Bitki yetiştirmek güzel, yetiştirdiğiniz bitkiden meyve-sebze toplamak daha güzel, bu ürünleri başkalarıyla beraber üretmek ve paylaşmak ise paha biçilemez bir keyif. ‘Eskiye dönme’ lafı kulağa zaman zaman klişe gelse de geçmişte yapılan güzel örneklere denk geldikçe insanın aklı ve kalbi hep geride kalıyor; bir yanı geçmişe, doğaya, tenhaya gitmek istiyor. Bu uygulamalardan biri de 1900’lerin başında kalan Zafer Bahçeleri.
Savunma tarlaları ya da savaş bahçeleri olarak da bilinen Zafer Bahçeleri Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarıı sırasında İngiltere, ABD, Kanada, Avustralya ve Almanya’da baharat, sebze ve meyve yetiştirmek üzere kurulan bahçeler. Normal şartlarda tarıma yapılan yatırımın silah ve askerî diğer gereklere akıtıldığı yıllarda şehirleri ele geçiren açlık ve yolsuzluk halkları alternatif çözümler aramaya itmiş ve ve Zafer Bahçeleri’nin ilki ülkenin en zengin isimlerinden Charles Lathrop Pack’in başlattığı bir kampanya ile kurulmuş.
Zaman içinde Zafer bahçeleri başka kentlere, okul bahçelerine, kamusal alanlara yayılmış. Erkeklerin büyük çoğunluğunun cephede olduğu bu dönemde Zafer Bahçeleri’nde ve tarlalarda çalışan kadınlar arasında Kadın Toprak Orduları (Women’s Land Army) ve topluluk bahçeleri (community garden) gibi akımlar da ortaya çıkmış. Kısa süre sonra, açlık krizini çözmek için kurulan bu bahçelerin beklenmeyen bir etkisi ortaya çıkmış: Katılımcıların moralini yükseltmek. Savaşın çökerttiği moraller bu bahçelerde yükselmeye başlamış ve mahallelilerle beraber üretmek ve paylaşmak bir motivasyon aracı olarak kullanılmaya başlamış.
100 yıl önce tohumları atılan Zafer Bahçeleri zaman içerisinde evrildi ve yedi kıtaya topluluk bahçeleri adı altında yayıldı. Sahipli ya da kamusal arazilerde insanlar bitki yetiştirmeye, elde ettikleri ürünleri paylaşmaya devam ediyor. Ediyor ama yetmez, çünkü toprağa dokunmak çok şeyi değiştirir. Toprağa dokunmak, bir tohumun yenebilir bir meyve ya da sebzeye dönüşümünü izlemek ve toprağın canlılığına şahit olmak hayata bakışınızı değiştirir. Evde özenle büyüttüğünüz tek saksı çiçek bile bu canlılığı hissetmenize yeter.
Topluluk bahçelerinin İstanbul’daki karşılığı olan Kent Bostanları yüzlerce kişiyi bir araya getirdi, şehirdeki ekilebilir alanları görünür kıldı ve kendi meyve ve sebzelerimizi yetiştirmemize olanak verdi. Bahar öncesinde giderek unutulan bostanları tekrar yeşertmemiz, onun da ötesine geçerek ekim dikim işlerini apartmanın önündeki toprağa, yakındaki çocuk parklarına, dinlenme alanlarına ve balkonlara taşımak, mümkün olan her anda toprağa dokunmak gerek. Görünen o ki, bozulan moralleri yerine getirmenin sırrı da atalarda.