Herkes için Sorumluluk Devrimi
“Attığımız her adımda, aldığımız kararların bizden sonraki yedi kuşak üzerindeki etkisini hesaba katmak zorundayız.”
Jeffrey Hollender – Bill Breen
Dünyamızda güç denen şey ne kadar da önemli değil mi? Peşinde iken sarıldıklarımız, çabalarımız elde edince de kaybetme korkumuz bizi ne hallere sokuyor! Çok da fazla şeyle ölçmüyoruz güç denen şeyi, statü bazen, çoğunlukla para. Parayı nasıl kullandığınız da hangi markaları tükettiğimiz gibi detaylar da fark ediyor değil mi?
Hızlı tüketim ürünlerinin harika pazarlama pazarlama teknikleri bize dünya kadar yeni tüketim alışkanlığı kazandırdı o hale geldi ki artık dayanıklı tüketim mallarının yaşları bile daha az, garanti süreleri daha az, firmalar kalite ve ömür değil tasarım ve statü satıyorlar, buna da iletişim bilimi değer pazarlaması diyor.
Biz ne kadar önemli ve değerli olduğumuzu artık tutum ve davranışların elçi olduğu erdemlerimizden değil, kullandığımız ve taşıdığımız markalarla anlatmaya başlayınca ne mi oluyor; kullandıklarımızın ömrü zaten artık daha kısa iken, aynı değerleri sahiplenen başka malları ya da verdikleri değere inanadığımız markaların daha farklı ürünlerini de tüketmeye başlıyor. İşte, tüketim çılgınlığı denen şey tam bu noktada kırılma yaşıyor. Biz, insanların bize “vay çok yakışmış, ne kadara aldın?” dediği şeyleri daha çok daha sık tüketmeye başlıyoruz…
Sistem kendi altyapısını tüm detayları ile kurdu ve yeni yaratılan tüketici profili ile kuruluşlar dünya kadar para kazanıyorlar, daha uzun ömürlü oluyorlar. Bunun bize faydası ne peki? İstihdam sağlıyorlar ve insanlara hayatta kalmak için para kazanmanın zorunlu oldukları imajını pekiştirerek, bu kaynağı çalışanlarına sunuyorlar. Zararı ne, kontrolsüzce kaynak tüketiyorlar, hala da öyle, kontrolsüzce tüketmeye de devam ediyorlar. Önemli olan ne peki? Finansal olarak ayakta kalmaları gerekiyor. Bu kaynak tüketimini -sanki o kültürü kendileri yaratmamış gibi- giydirilen tüketici böyle istiyor diyerek, daha da arttırmaktan çekinmiyorlar. Sonuç, ekosistemin üvey çocuk olduğu, bir dünya oluşuyor. Hani bizim bir parçası olduğumuz ekosistem.
Artık değişim başladı, onca çevrecinin çığlıkları farklı yapılanmalarla farklı ülkelerde farklı nedenlerle bu şirketlerin kararlarını etkilemeye başladı. Çünkü onlar da gördüki, eskiden bildiğimiz ve geliştirdiğimiz bu sistem ve yapılar yeni dünyada çalışmıyor; artık eskiden fazlası ile elimizde olan tmeiz su kaynaklarının azlığı artık ciddi etkilere sahip, karbon salınımını dünya kaldıramıyor, iklim değişikliği kaynakları birebir etkiliyor. Bu kaynakların azalması hem bizim yaşamımız hem şirketlerin yaşamı için kritik bir hal aldı.
İşte Sorumluluk Devrimi kitabında Bill Breen ve Jeffrey Hollender, yeni dünyada şirketlerin nasıl ayakta kalabileceklerine dair harika öneriler getiriyorlar. Bu ikili zaten hakkında fazlası ile bilgiye ulaşabileceğiniz Seventh Generation’ın kurucuları, kendi deneyimlerini de içine alarak yeni dünyadaki şirket devreminin nasıl olabileceğini basamak basamak, yalın bir dille ve çok da keyifli bir üslup ile sunuyorlar. Sadece bir hikaye değil, farklı şirket hikayelerini de farklı başlıkları açıklamak için kullanmaları, size farklı şartlara uyarlamak adına gerçek bir yaklaşım geliştirmeye rehber oluyor.
Kitap sadece şirketler için bir el kitabı değil. Ne yazıkki dünyadaki eğitim sistemi değişimleri aynı hızda ve performansta takip edemiyor. Eski dünya düzeninin eğitim sisteminden çıkmış ama yeni dünyada var olamaya çalışacak gençler için çok daha önemli bir role sahip. Sadece sizden büyükleri ve tecrübelerini dinleyerek yeni dünyada var olamayacağınızı, kendi yolunuzu yeni şartlara göre nasıl uyarlamanız gerektiğine dair de önemli bir bakış açısı kazandırabilecek bir kitap.
Bu yüzyılda da hayatta kalmak isteyenlerin elinin altında oldukça faydalı olacağına inandığım bir kitap olmuş,
Keyifli okumalar,
Bol şanslar
