‘İklim değişikliğiyle mücadele’ artık doktor reçetesi

Birleşmiş Milletler 23. İklim Değişikliği Konferansı (COP 23) başlıyor. Bonn’da düzenlenen ve iki hafta sürecek konferansta, 2015 yılında iklim değişikliğiyle mücadele için kabul Paris Anlaşması kural kitabının geliştirilmesi, salım azaltımı, uyum, finansman, kapasite geliştirme ve teknoloji konularında ulaşılması öngörülen hedefler tartışılacak.

Konferans öncesinde bu hafta içerisinde iklim değişikliğiyle ilgili birçok önemli bilimsel araştırmanın sonuçları açıklandı. Bu yazıyla bu araştırma sonuçlarından bazılarını değerlendirmek istiyorum.

The Lancet Sağlık ve İklim Değişikliği Raporu

Bu araştırmaların en beklenmedik ama en dikkat çekicilerinden biri tıp dünyasından geldi. 1823 yılından beri yayın hayatında olan ve dünyanın en prestijli ve etkili hakemli tıp dergilerinden biri sayılan “The Lancet”, Sağlık ve İklim Değişikliği raporunu (The Lancet Countdown on Health and Climate Change) yayınladı. Tıp doktorlarının yanında iklim bilimciler, ekonomistler, siyaset bilimciler ve benzeri çok sayıda bilim adamının hazırladığı rapor, iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerini ortaya koyuyor.

İklim değişikliğini sade bir dille açıklamada en yayın kullanılan metafor, vücut sıcaklığıyla yani insan sağlığıyla ilişkilidir. Vücut sıcaklığının normalin üstüne çıkması durumuna ateş diyoruz. Vücut sıcaklığı normal koşullarda 36 derecedir ve iki derecelik bir artışla 38 dereceye çıkması ateş durumudur. Bu da hemen doktora gitmemize sebep olur. Ne tesadüftür ki, küresel ısınmada da, yeryüzü sıcaklığının 1,5 – 2 derece ve üzerinde artması dünya üzerindeki tüm canlılığı olumsuz etkiliyor. Bunu 6. Yok Oluş yazısında değerlendirmiştim. Ne yazık ki, vücudumuzda ateş, enfeksiyonlara karşı verilen savaşın göstergesidir. Bu yönüyle yararlıdır. Küresel ısınma da ise maalesef böyle bir yarar bulunmuyor. Çok yaygın kullanılan böyle bir sağlık metaforu olmasına rağmen, iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin tartışmalar gölgede kalmıştır. İşte Lancet Raporu, iklim değişikliğinin insan sağlığına olumsuz etkilerinin şimdiden yaşanmaya başladığını verilerle desteklenmiş bir şekilde kamuoyu ile paylaşarak alarm zillerini çalıyor.

Rapor ilk olarak İklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki en gözle görülür etkisinden başlıyor; sıklıkları ve şiddetleri hızla artan aşırı iklim olaylarında yaşanan can kayıpları ve yaralanmalar. Aşırı sıcak veya soğuk havalar, seller, ve benzerleri en tipik örnekler. Rapor 2015 yılına gelindiğinde geçmiş yıl değerlerine göre 175 milyon daha fazla insanın sıcak hava dalgalarından olumsuz etkilendiğini vurguluyor. Sıcak hava dalgalarından en fazla etkilenen Avrupa’da geçtiğimiz yıllarda çok sayıda can kaybı yaşanmıştı. İklim değişikliğinin bu şekilde insan sağlığı üzerindeki etkilerine İstanbul’da temmuz ayında yaşanan dolu felaketindeki yaralanmalar Türkiye’den örnek olarak gösterilebilir.

Yukarıdaki şekil yıllara göre sıcak hava dalgasından etkilenen nüfusta yaşanan artışı milyon/kişi olarak göstermektedir. (Kaynak: The Lancet Countdown on Health and Climate Change, 2017)

İklim Değişikliği, bazı hastalıkların taşıyıcısı olan çeşitli sivrisinek türlerinin daha fazla yayılmalarına ve sonuç olarak bu hastalıkların yaygınlaşmasına neden oluyor.

Lancet raporu, bu daha kolay görünür etkilerin ötesinde, iklim değişikliğinin sağlık üzerinde daha sinsi ama bir o kadar da daha tehlikeli etkilerini açıklıyor. İklim değişikliği, iklime duyarlı virüs ve bakterilere daha uygun alanlar oluşturuyor, hastalıkların daha fazla yayılmasını sağlıyor. Rapora göre, tıbbi çabalar sonucu 1990 yılında günümüze ölümcül hastalıklar kaynaklı ölümler genel olarak azalırken, iklime duyarlı hastalıklarda bunun tersi bir trend gözlemleniyor. Örneğin dang humması kaynaklı ölümlerde önemli bir artış yaşanıyor. 2013 yılında 58,4 milyon kişi hastalığa yakalanmış ve on bini ölümle sonuçlanmış. Buna ilave olarak 1,14 milyon kişide kalıcı rahatsızlıklar oluşmuş. Bu artışta hastalığın taşıyıcısı durumundaki çeşitli sivrisinek türlerinin iklim değişikliği sebebiyle daha fazla yayılmaları önemli rol oynuyor.Türkiye de sivrisinek nüfusunda artış gözlemleniyor. Rapor, şimdilik bilimsel olarak verilerle ortaya koyamamakla birlikte, son dönemde artan Zika virüsü vakalarını da iklim değişikliğiyle ilişkilendiriyor.

The Lancet’in raporuna göre, küresel ölçekte her yıl yaklaşık 2,6 milyon insan kömür santralleri ve egzoz gazları nedeniyle hayatını kaybediyor.

Son olarak rapor, iklim değişikliğinin hava kirliliğiyle olan ilişkisi üzerinden insan sağlığına etkilerini değerlendiriyor. Arabalarımızı kullanırken karbondioksit (CO2) salımı yapıyor ve küresel iklim değişikliğine katkıda bulunuyoruz. Öte taraftan, karbonmonoksit (CO), hidrokarbonlar (HC) ve azot oksit (NOx) gibi diğer egzoz gazları da salarak yerel hava kirliliğine katkıda bulunuyor ve insan sağlığını doğrudan etkiliyoruz. Kömür santrallerinin de benzer bir etkisi var. The Lancet’in raporuna göre, her yıl 4,3 milyon kişi evlerde kötü koşullarda kalitesiz yakıt tüketimi kullanımı sonucu erken ölümle karşılaşıyor. Ayrıca her yıl yaklaşık 3 milyon kişi kömür santralleri ve egzoz gazları nedeniyle hayatını kaybediyor.

BUNU DA OKU:  Doğa dostlarının sürekli içine düştüğü 12 durum

Bütün bu veriler gösteriyor ki iklim değişikliği şimdiden insan sağlığını olumsuz olarak etkiliyor. Küresel ısınma durdurulamazsa bu etkiler hızla artacak ve kamu sağlığı krizleri başlayacak. İklim değişikliğinin sağlık üzerinde yarattığı ve yaratacağı riskleri tespit etmemiz ve önem almamız gerekiyor. Buna karşın, rapor iklim değişikliğiyle ilgili hazırlanan uyum planlarında sağlık konusunun genellikle atlandığını ve eylemler içerisinde yer almadığını belirtiyor.

Türkiye’de iklim değişikliği ve sağlık

İklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkileri Türkiye’de halen yeterince araştırılmış bir konu değil. Ülke olarak sağlık konusunda iklim değişikliğine uyum planımız da bulunmuyor. Öte taraftan, Türkiye de raporda sayılan sağlık sorunlarından etkileniyor, etkilenecek. İklim değişikliği kaynaklı sağlık sorunları ülkemizde hiç beklenmedik şekillerde ortaya çıkabiliyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi ve TÜDAV ortaklığında yürütülen bir proje kapsamında Adnan Menderes Üniversitesinden Prof. Dr. Murat Bilecenoğlu ve İstanbul Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Uzman Dr. Selin Gamze Sümen ile beraber katıldığımız bir panelde, iklim değişikliği ve sağlık ilişkisi üzerine oldukça düşündürücü tartışmalar yaşanmıştı. İklim değişikliği sonucu Akdeniz’de su sıcaklığı artıyor. Yapılan hesaplamalara göre İskenderun Körfezinde deniz suyu sıcaklığının 1 derece artmış bulunuyor. Bu da istilacı türlere Türkiye sahillerinde daha uygun yaşam koşulları sunarak hızla yaygınlaşmalarını sağlıyor. Bu istilacı türlerden bazıları zehirli türler.

İstilacı türlerden biri olan Aslan Balığı da zehirli bir tür ve sokması halinde yaralanmalara yol açıyor. Kıyı bölgelerde yaşayan aslan balığı, daha çok kayalık ve kuytu bölgeleri seviyor ve kalabalık plajlarda görülmüyor. Bu da yaralanmaları nispeten azaltıyor. İklim değişikliği sonucu çeşitli deniz anası türleri de Türkiye’de yaygınlaşıyor. Bu türler de sağlık üzerinde tehdit oluşturuyorlar. Ülkemizde bu tür vakaların kaydı derinlemesine yapılamıyor. Örneğin, deniz anası ile temas sonucu yaşanan bir yaralanma, istatistiklere böcek sokması olarak giriyor. Bu da veri analizi yapılmasını güçleştiriyor. Yine de bu örneklerin hastalık veya aşırı iklim olaylarında olabilecek can kayıpları yanında oldukça düşük olduğunu aşikar. Önemi ise, iklim değişikliğinin hiç beklemediğimiz yerlerden olumsuz etkileri olabileceğini göstermeleri. İstilacı türlerin asıl olumsuz etkileri turizm ve balıkçılık sektörlerinde kendini gösteriyor.

Türkiye’de artan istilacı türler, sadece biyoçeşitliliği değil, kamu sağlığını da tehdit ediyor.

Ülkemizde iklim değişikliği sonucu yaşanan bu beklenmedik sağlık sorunları, hızlı bir şekilde iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerini çalışmamız gerektiğini gösteriyor. Yine iklim değişikliğine uyum konusunda sağlık sektörüne ilişkin araştırmalar yürütülmesi gerektiği görülüyor. İklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerini araştıran ülkelerin başında ABD, Almanya ve İngiltere geliyor. Bu ülkelerin araştırmalarının incelenmesi faydalı olacaktır.

BUNU DA OKU:  Çocuklarınızla beraber yapabileceğiniz 6 kolay eko-aktivite

23. Taraflar Toplantısı öncesinde yayınlanan The Lancet Raporu, sağlık konusunu konferansın önemli gündem maddelerine taşımaya aday. Nitekim BMİDÇS eski Genel Sekreteri Christiana Figueres, iklim değişikliği – sağlık ilişkisini “iklim değişikliği, gezegene verdiği zararın yanı sıra, bir kamu sağlığı acil durumu teşkil ediyor” olarak açıklıyor. Önlem alınmazsa hali hazırda gerçekleşmiş bulunan 1 derecelik ısınmayla insan sağlığı üzerinde sıklaşan bu olumsuz etkiler, ısınmanın devam etmesi durumunda katlanarak artacak. Figueres’in vurguladığı gibi kamu sağlığı buhranı oluşturacak.

HEAL Raporu: Gizli Maliyet

İklim Değişikliği – Sağlık İlişkisi HEAL tarafından yayınlanan Gizli Maliyet: Fosil Yakıt Teşviklerini Sonlandırmanın Sağlık Faydaları isimli raporda da detaylı olarak tartışılıyor. HEAL tarafından yayınlanan rapor, her sene Türkiye’de 30.000 bine yakın erken ölümün hava kirliliği nedeniyle olduğunu iddia ediyor.

İklim bilimciler uzun zamandır kesinliği artan bir şekilde iklim değişikliğinden ve olumsuz etkilerinden bahsediyorlar ve önlem alınmasını istiyorlar. Maalesef şimdiye kadar yeterli düzeyde önlem alınmadı/alınamadı. Şimdi bir diğer meslek gurubu, doktorlar aynı şeyi söylüyorlar. Nasıl ki hastalandığımız zaman doktorların söylediklerini can kulağıyla dinliyorsak, yine aynısını yapmalı ve iklim değişikliğiyle mücadele çabalarını artırmalıyız.

UNEP Salım Açığı Raporu

Dün Bonn’da başlayan ve iki hafta sürecek 23. Taraflar Toplantısı bu açıdan önemli. 2015 yılında büyük bir uzlaşıyla kabul edilen Paris Anlaşması bütün ülkelere sera gazı salım azaltımı yükümlülükleri getiriyor. Paris anlaşması azaltım yükümlülükleri 2020 yılında başlayacak. Bu hafta içerisinde UNEP tarafından yayınlanan “Salım Azaltım Açığı 2017 Raporu” (The Emissions Gap Report 2017), ülkelerin bir bütün olarak iklim değişikliğini önlemek için ortaya koydukları çabaların yetersiz olduğunu gösteriyor. Mevcut çabalar 2030 yılına gelindiği zaman, sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutmaya yetmeyecek.

UNEP raporuna göre, 2 derece hedefine ulaşmak için 11 ila 13,5 GtCO2e, daha sağlıklı olan 1,5 derece hedefi için de 16 ila 19 GtCO2e ilave salım azaltımı yapılması gerekiyor.

Bu çok büyük bir açık. Salım azaltım açığının büyüklüğü, 51,9 GtCO2e olduğu tahmin edilen 2016 salım miktarına kıyaslandığında daha iyi anlaşılacaktır. Salım azaltımı çabalarındaki bu açık, bütün ülkelerin sundukları azaltım hedeflerini güncellemeleri gerekliliğini yadsınamaz bir gerçek olarak ortaya koyuyor. Umarım Bonn’da Paris Anlaşmasının uygulanmasına ilişkin somut adımlar atılır. Aksi taktirde çevre ve insan sağlığındaki olumsuz etkiler hızla artmaya devam edecek.

BUNU DA OKU:  Yeşil Posta: Ülkemizden ve dünyadan haberler

Küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutmak için 2030 yılına kadar 16 ila 19 GtCO2e ilave salım azaltımı yapılması gerekiyor. (Kaynak: UNEP Salım Açığı Raporu, 2017)

İklim Bilimi Özel Raporu (2017)

Son olarak, geçtiğimiz hafta ABD’de 13 federal ajans tarafından ortak hazırlanan ve Beyaz Saray’ın yayınlanmasına onay verdiği İklim Bilimi Özel Raporu (Climate Science Special Report), Trump idaresinin iklim değişikliği görüşlerinin tam tersi değerleri ortaya koyarak herkesi şaşırttı. Rapora göre, son 115 yılda yeryüzü sıcaklığı yaklaşık 1 derece arttı. Rapor, bu artışın sebebi olarak da insan faaliyetlerini gösterdi.

Yeryüzü sıcaklığı son 115 yılda 1 derece arttı.

Trump yönetimi iklim değişikliğinin insan faaliyetlerinin sonucu olduğunu kabul etmiyordu. Bu nedenle ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekileceği açıklanmıştı. Paris Anlaşması’nın maddeleri gereği bu çekilme henüz gerçekleşmedi. Raporun ABD’nin iklim değişikliği pozisyonuna etkisi olup olmayacağını önümüzdeki iki hafta içerisinde göreceğiz. Umarım bu rapor Trump yönetiminin iklim değişikliğine bakışının değiştiğine ilişkin ilk işarettir.

Sonuç

Artık iklim değişikliğinin, çevre sorunu olduğu kadar sağlık sorunu olduğu tıp dünyası tarafından da kabul ediliyor. Doktorlar iklim değişikliğiyle mücadele edilmesini tavsiye ediyorlar. İklim bilimcileri yeteri kadar dinlemeyen dünya devletleri, belki doktorların yazdıkları reçeteye uyarlar.

Kaynaklar:

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Rıfat Ünal Sayman

REC Türkiye Direktörü

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Çocuk ve Bebek, Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Gündem, Hayat, İklim Değişikliği, Kent, Kişisel Bakım, Sağlık, Yenilenebilir Enerji
Gözünüzdeki yararlı bakteriler: Göz mikrobiyomunuzu korumak için yapmanız gerekenler

Yapılan yeni araştırma, bağırsaklardaki gibi gözümüzde de bizi koruyan yararlı bakterilerin olduğunu ortaya çıkardı.

Kapat