“Limitler göz boyama aslında”
Dün sabah erkenden uçağa atlayıp İzmir’deki Ekoloji Fuarı’nı ziyarete gittim.
İlk önce söylemeliyim ki çok başarılı bir organizasyondu. Katılımcılar Türkiye’nin dört bir yanından gelen ekolojik üreticiler ve bu konuya gönül vermiş kurumlardı. Açıkçası orada göremediğim ama orada olması gerektiğine inandığım daha bir sürü kuruluş vardı. Zira pazarını yeni bulan bu sektörün daha da birbirine destek olarak büyümesini dileyenlerdenim. Katılımcılar bir yana, bir de eş zamanlı birbirinden değerli konuşmacıların olduğu paneller vardı.
Girer girmez Ege Üniversitesi’nden Prof. Ali Osman Karababa ve hemen ardından Prof. Kenan Demirkol‘un konuştuğu bir panele rastladım. Prof. Karababa gıdamızdaki pestit tehlikesini çok güzel özetledi. Ve kanımca harika bir noktaya parmak bastı. Dedi ki: “Ülkemizde pestitler belirli limitlere göre yapılacağı söyleniyor, ancak insan sağlığı söz konusu olduğunda limitler sadece göz boyamadır.” Gerçekten de pestitlerde inanılmaz kimyasallar var ve “Aman böcek olmasın, zahmet dert olmasın,” diye fazlasıyla bu pestitler gıdalarımıza ekleniyor. Dahası Prof. Karababa, pestitler konduktan sonra belli bir süre beklenmesi gerektiğini ancak buna bile çok az uyulduğunu ekledi. Yani bizim önümüze gelen pek çok sebze ve meyve pestiti üzerinde soframıza ulaşıyor, demek yanlış olmaz.
Hemen arkasından konuşan Prof. Kenan Demirkol da pestitler, bispenol A ve suni gübrenin içeriklerinin hayatlarımızı nasıl tehdit ettiğini anlattı. Bu kimyasalların hormonları taklit ederek vücudumuz ve gen sistemimizde ne gibi bozukluklara yol açtığından bahsetti. Bilhassa vücutta östrojen hormonunu arttırıcı etki gösteren kimyasalların kadınlarda meme kanseri, erkeklerde prostat kanserinin artmasına yol açtığını vurguladı. Hatta bu kimyasalların bir çoğu,plasentadan anne karnındaki bebeğe geçerek beyin tümörlerine sebep oluyor.
Dinlediklerim dehşet verici ama gerçekti. Prof. Demirkol bir gerçeğe daha dikkat çekti ki bence çok önemliydi. Bütün bu kimyasalların vücudumuza etkilerinin sadece 20’li yaşlarında sağlıklı gençler üzerinde test edildiğini söyledi. Hamilelerde, süt çocuklarında, yaşlılarda ve özel hastalık gruplarında test edilmemiş. Yani hamileyseniz, bebeğiniz varsa, yaşlıysanız veya özel bir hastalığınız varsa bu kimyasallar sizi daha da olumsuz etkileyebilir, ki buna dair hiç bir veri yok elimizde.
Ben bunları dinlerken, “Aman her şeyi organik mi tüketmeliyiz?” diyen eşin-dostun sözleri kulaklarımda çınladı. “Nereden biliyorsun organik mi gerçekten?” diyenleri düşündüm. Kimse kusura bakmasın ama, 80 bin kimyasaldan sadece 800’ünün irdelendiği bir ortamda kendimin, ailemin ve çevremin sağlığını korumak için ekolojik gıdaya sonuna kadar evet diyorum. İzmir’deyseniz kaçırmayın fuarı, derim. Gerçekten çok keyifliydi. Böylece yediğiniz gıdanın nereden geldiğini bizzat üreticisine sorarak daha da irdeleyebilirsiniz.