Sıra deniz kestanesinde

Türkiye ve dünyada hammadde ve kapitale dönüşecek değer azalmakta. Bu nedenle sömürü ve talan artıyor, şiddetleniyor. Çin AB ABD Rusya başta olmak üzere her güçlü az daha zayıfı acımasızca sömürüyor. Sömürünün en acımasız olduğu ortamlardan biri de okyanus ve denizler, göller ve akarsular. Bilinen şeyleri bilmeyen vardır diye kısaca tekrarlayayım. Türkiye ve dünyada balıkçı nüfusunun % 75 kadarı küçük balıkçıdır. Ancak tutulan balığın en az % 75 kadarını büyük balıkçı tekneleri tutar. Balıkçı halkının % 75 kadarı yani küçük balıkçılar toplam gelirin en fazla, hatta biraz abartıyla % 25 kadarını kazanır. Bu basit hesapla gelirin aslan payı, yani gelirin % 75’i büyük balıkçıya yani % 25 nüfusa gider. Küçük balıkçı hiçbir balık ziyan etmezken büyük balıkçı teknelerinde yakalanan her üç balıktan biri ziyan olur.

Ancak dünyadaki son ekonomik gelişmeler; fakirleşmenin sosyalleşip zenginliğin özelleşmesi, gelir dağılımı adaletsizliği, petrole balıkçı deyimiyle mazota gelen zamlar ve büyük balıkçının tükettiği on binlerce yıllık kıymetli balık meraları nedeniyle geçimini sağlayamayan küçük balıkçı da denize ciddi zararlar vermeye başladı. Bu zarar günde üç yüz dört yüz ton balık tutan dev teknelerle karşılaştırılamaz ama yine de üstünde durulmaya değer. Geçen yıl bir müsilaj derdi vardı ve tam da bu sorun konuşulurken deniz hıyarı toplanmaya başlandı. Bu kirlilik sorunu hiçbir kalıcı çözüm düşünülmediği için bu yıl da olacak.

Deniz hıyarı kimsenin yüzüne bakmadığı ve ancak ince parakete ustalarının yalnızca beyaz balığın, ticari değeri olan balığın yediği bir yem olduğu için- yem olarak kullandığı ve bu kullanımla asla hiçbir nesli tükenme sorunu olmayan bir canlıydı. Bu uzak doğuda ardından Avrupa’da popüler oldu. Daha önce de anlatmıştım, uzak doğuluların bu akıl durduracak afrodizyak takıntıları köpek balığı yüzgecinden gergedan boynuzuna kadar bir çok canlının neslinin tükenmesine neden oluyor, olacak.  Aynı sebepten deniz hıyarı akıl almaz bir hunharlıkla toplanmaya başladı. Yunanlı toplamıyor. Neden? Denizi biliyor, denizi seviyor, denizle empati kuruyor. Denizci çünkü. Bu zavallı deniz canlısı kaçamaz, derinde değildir ve çok kolay görülebilir, zehiri yoktur. Deniz hıyarını bitirdiler ve son kalanları da topluyorlar, Ayvalık’ta, Assos’ta, Bozcaada’da, Saroz’da, Gökçeada’da. Hala da toplanıyor. Bunlar benim bildiğim coğrafyalar.

BUNU DA OKU:  Uluslararası Slow Food Hareketi zeytin için Ayvalık'ta buluşuyor

Bu canlı hem denizi temizleyen ve hem de sinarit, sargoz ve çipura gibi balıkların çok sevdiği ve yemek için kıyıladığı bir değerdi; artık yok gibi. Her iki işlevi de çok çok önemli. Temizliyor ve besliyordu. Bu talan sürüyor, yakında hiç kalmaz.

Bu yıl buna ek olarak deniz kestanesi toplanıyor. Bu canlıya dair sirkülerde bir yasak olmadığı için (ki asla birilerinin bunu bu miktarda toplayacağı düşünülememiş olabilir) herkes topluyor. Balıkçı da topluyor, işsiz de topluyor, emekli de topluyor. Bu canlı da bitecek. Balık avlamaya çok uzak mesafelere gidip boş dönen küçük balıkçı da artık bunu topluyor. Ya mülteci geçirecek, ya sıkıştırma yapacak, ya dinamit atacak ya da bu canlıları toplayacak, aç kaldığı için evini çoluk çocuğunun rızkı için bu yollara girecek.

Her açıdan çok güvendiğim ve hala da güvendiğim balıkçı dostumu da kestane toplarken gördüm. Durumu şöyle açıkladı: Bi kere yasak yok. Ayvalık’tan, Çanakkale’den, Ayvacık’tan şuradan buradan balıkçı veya değil her tür insan gelip çuval çuval topluyor ve götürüyor. Hiç değilse denizhıyarı toplayana mevsim ve izin dışıysa bir uygulama, ceza uygulanma ihtimali var ama kestaneye hiç yok. Balık da tutamıyoruz, ne yapalım biz de topluyoruz, biz toplamasak bu haramiler bitirecek. Anlattıkları doğru.

Denizhıyarı, denizkestanesi ya da kirpi de bitince kafalı balığın, sinarit, sargoz, çipura gibi balıkların kıyıya yem bulmaya gelme nedenleri de kalmaz. Bu küçük balıkçının artık hiçbir şey tutamamasına ve bu tür denizi ve kendi geleceğini yok edecek faaliyetlere daha fazla yönlenmesine sebep olur, oluyor da. Bu sarmal, bu yok ediş böylece gider. Küçük balıkçı çaresiz. Ahtapot katliamı sürüyor. Yuvalara göztaşı sıkılıyor ve o yuvalar yok ediliyor. Kıyıda ne kaldı, ahtapot kirpi ve denizhıyarı yok. Deniz bitti. Üç yanı denizle kaplı ülkede denizden geçinen namuslu balıkçılar çaresiz. Bu çaresiz insanlar kendilerinden daha sessiz ve çaresiz canlıları korkunç bir katliamla yok ediyor.

BUNU DA OKU:  Kuzey Kutbu'ndan çıkardık ama Shell artık yanı başımızda

Fotoğraf: Portugese Gravity & Aylin Çobanoğlu

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Doğal Kaynaklar, Ekoloji
Dünya nüfusunun yalnızca yüzde 16’sını oluşturan yüksek gelirli ülkeler, aşırı kaynak kullanımının yüzde 74’ünden sorumlu

Yeni ve oldukça kapsamlı bir araştırmaya göre, doğal kaynakların aşırı kullanımının yol açtığı küresel ekolojik hasarın çoğundan ABD, AB ve...

Kapat