Sürdürülebilir Moda Lisanı ile tanışın

İklim krizinin yıkıcı etkileri dünya üzerindeki yaşamı bilim insanlarının projeksiyonlarından daha hızlı ve daha yoğun bir şekilde tehdit ediyor. IPCC’nin bu ay yayınladığı son rapora göre küresel ısınmayı 1,5 derecelik kritik eşikte tutmak için insan kaynaklı karbon salımını 2030 yılına kadar yüzde 48, 2050 yılına kadar ise yüzde 99 oranında azaltmak zorundayız. 

Atmosfere salınan karbonun sorumluları arasında ilk sıralarda sayılan sektörlerinden biri de moda. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın araştırmalarına göre günümüzde moda sektörü, küresel karbon salımının yüzde 10’unu oluşturuyor. Bu oran uluslararası uçuşlar ve deniz taşımacılığının neden olduğu salımın toplamından daha fazla. Bunun yanında her yıl küresel olarak üretilen 300 milyon ton plastiğin beşte birini de moda sektörü üretiyor. Hâl böyle olunca, hızlı moda olarak da bilinen konvansiyonel tekstil sektörünün değişime uğraması ve yavaş, sürdürülebilir tekstil üretimine geçiş yapılması iklim krizi ile mücadelede kilit rol oynuyor.

Dünyanın her yerinde sürdürülebilir moda hareketini savunan sayısız organizasyon bulunuyor. Türkiye’deki değerli oluşumlardan biri de modanın ve giyinmenin kapsayıcı, yenilikçi, çevreci, sorumlu, çözümcü, eşitlikçi ve paylaşımcı bir dile sahip olması gerektiğini savunan Sanem ve Dilek’in kurduğu Sürdürülebilir Moda Lisanı. Sürdürülebilir Moda Lisanı, sürdürülebilir moda konusu içinde var olan kavramları açıklayan, uygulama biçimlerini özetleyen ve tarih içinde yer etmiş olayları anlatan bir sürdürülebilir moda sözlüğü. Sanem Odabaşı ve Dilek Altan ile bu girişimin ortaya çıkışını ve hedeflerini konuştuk, birey ve şirketler için tavsiyelerini aldık.

Biraz kendinizden bahseder misiniz? Neler yapıyorsunuz?
Sanem:
Ben Eskişehir Teknik Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nde Doktor Öğretim Üyesi olarak akademik yaşamımı yürütüyorum. Araştırmalarımın ağırlığında sürdürülebilirlik, eleştirel moda ve maddi kültür konuları yer alıyor. Uzun zamandır da sürdürülebilir moda alanında çeşitli çalışmalarda ve araştırmalarda bulunuyorum, bu konuda olabildiğince çeşitli platformlarda yayınlarım ve üretimlerim bulunuyor, Sürdürülebilir Moda Lisanı da bunlardan bir tanesi.

Dilek: Eskişehir doğumluyum. Yaklaşık 10 yıldır İstanbul’da freelance moda ve reklam filmi yönetmeni olarak çalışıyorum. Yapım şirketleri, çeşitli marka ve dergilerle beraber çalışıyorum.

BUNU DA OKU:  İkinci el giyim akımı moda dünyasını değiştiriyor mu?

Sürdürülebilir Moda Lisanı Girişimi’ni başlatırken aklınızda neler vardı?

Sanem: Bir araya gelip yaratabileceğimiz, üretebileceğimiz en yapıcı ve faydacı olabilecek şey buydu aslında. Elimizde yeterli akademik bilgi, kaynak, donanım ve tasarım becerisi vardı ve biz de herkesin ulaşabileceği açık bir sürdürülebilir moda sözlüğü oluşturduk. Ortak bir dil için katkıda bulunmak istedik; bir başvuru yeri olsun, bilgilerin derlenip toparlandığı bir alan olsun, ortak akla katkıda bulunsun istedik.

Dilek: Moda sektörünün içinde olan birisi olarak sürdürülebilirlik konusunda bir şeler  yapmak istiyordum. Bu süreçte Sanem’le buluştuk. Sürdürülebilir moda konusunda araştırma yapmaya başladığımızda ulaşabileceğimiz yeterli türkçe kaynak olmadığını fark ettik. Pandemi dönemiydi ve aslında böyle bir sözlüğü oluşturmak için bize zaman açıldı diyebiliriz.

Sürdürülebilir Moda Lisanı nedir ve hedefleri nelerdir ?

Dilek: Sürdürülebilir Moda Lisanı, sürdürülebilir moda konusu içinde var olan kavramları açıklayan, uygulama biçimlerini özetleyen ve tarih içinde yer etmiş olayları anlatan bir sürdürülebilir moda sözlüğüdür. Bu oluşumun kendisi, hem bir sözlük hem de adına uygun olarak, sürdürülebilir modaya ilişkin kavramları ve terimleri bir arada düşünerek bu lisanın kurulmasına ve kullanılmasına katkı sağlayan, dinleyen ve tartışan bir iletişim dilidir. Sürdürülebilir Moda Lisanı bu konuda bilgi edinmek isteyen herkesle paylaşımda kalmak istiyor. Sözlüğün içinde yer alan kavramları çoğaltmak ve uzun vadede basılı bir kitaba dönüşmek istiyor.

Sürdürülebilir moda için dönüştürücü gücün ne olduğuna inanıyorsunuz?

Sanem:  Tek bir dönüştürücü güç yok, ya da probleme verilecek tek bir öneri de söz konusu değil. Çünkü sürdürülebilirlik konusunun bileşenleri birden fazla; çevresel etkilerdeni bireysel etkilere kadar uzanan, içinde etik, adalet, ekosistem dengesi gibi konuları da içeren özelliklere sahip. Yelpazesi geniş yani. Fakat, daha fazla kar odağıyla sürekli büyümeyi ve ilerlemeyi teşvik eden ekonomi programları ve kurumsal iş planlarıyla sürdürülebilir modayı hayata geçirmek mümkün değil, markalar sorumlu bu denli yüklü bir kirlilikten. Genel odak tüketimdeki aşırılık oldu uzun yıllar ama bence üretim kapasitesi, hacim ve ölçek sınırlandırılmadıkça yeryüzünün de toplulukların da esenliğini riske atmış olacağız.

BUNU DA OKU:  Türkiye’den 6 sürdürülebilir moda markası

Dilek: Sürdürülebilirlik günümüzde hayatımızın her alanda mutlu, huzurlu ve sağlıklı yaşayabilmemiz için hedef koymamız gereken bir kavram. Moda kendini insanın temel ihtiyaçlarıyla birlikte yavaş yavaş yarattı. Dünyanın hızlanmasıyla paralel bir şekilde hızlandı ve kendini tükettirmeye devam ediyor. Sanem’in de dediği gibi tek bir dönüştürücü güç yok bence de bunun için. Moda üretiminin her aşamasında insanın hem bireysel hem de toplumsal olarak attığı adımların önüne ve arkasına bakması gerekli olduğunu düşünüyorum.

Sürdürülebilir moda için bireylere ve şirketlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?

Dilek: Bir moda markasının finansal olarak var olabilmesi için %100 sürdürülebilirlik gerçekçilikten çok uzak kalıyor. Öncelikle sürdürülebilirlik prensiplerini hedef olarak benimseyip, kendi üretim zincirlerinde bu maddelere ne kadar uyup uymadıklarını değerlendirmelerini tavsiye ederim. Bireyler olarak da hem gerçek ihtiyaçlarımızı gözden geçirmeli hem de satın aldığımız markaları daha iyi araştırmalı ve tercihlerimizi bu doğrultuda yapmalıyız.

Sanem: Bireysel açıdan yerel üreticilere, kaynaklara ve zanaatkarlara önem vermeyi eksik etmemek çok değerli. Güzelliği ve esenliği çoğu büyük firmanın hegemonyası altında bulamıyoruz bence, daha sessiz ve az görünür yerlere ve üreticilere bakmak gerekli, çok kıymetli modeller var oralarda. Şirketler de sürekli büyümeyi hesap etmek yerine yeryüzünün ve insanların esenliğine odaklanan iş modellerini benimserse hepimiz için iyi olur. Bir sınır getirilmeli artık!

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ergem Şenyuva

İstanbul'da doğdum büyüdüm. Hep bu şehri, kültürel ve doğal mirasını koruma derdindeydim. Bir yandan yeşili ve doğayı nasıl gelecek nesillere bırakırız kaygım vardı. 2006 senesinin sonunda hayatımı değiştiren olay oldu ve kızım doğdu. Yaptığım her şeyi sorguladığım ve tekrardan en başa döndüğüm bir dönemden sonra, kurumsal hayata veda ettim. 2009 yılında Al Gore'un iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen Climate Project derneğinin Türkiye temsilcisi oldum. İklim değişikliğini ve yaşadığımız dünyanın nelerle karşı karşıya olduğunu fark ettikçe, elimi taşın altına sokma zamanı geldi diye düşündüm. 2010 yılının sonunda Yeşilist'i kurdum. Bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabileceğimize, hepimizin atabileceği küçük adımlarla büyük şeyler başarabileceğimize inanıyorum.

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Hayat, Moda
İklim Eylemi 1 Nisan’da Kadıköy’de

Yıllardır iklim krizi ile mücadele eden ve karar alıcılardan harekete geçmelerini talep eden, iklim adaleti üzerine çalışan genç iklim ekiplerinin...

Kapat