Uzman görüşü: Güneş kremi gerçeği

Yaz sıcaklarının baş göstermesiyle birlikte bir yandan plajların, denizin hayalini kuruyor bir yandan da güneşten nasıl korunacağımızın endişesini yaşıyoruz. İçeriğinde onlarca kimyasal barındıran güneş kremleri ne gibi tehditler içeriyor? Sıradan kozmetik ürünler satan mağazalardan satın aldığımız güneş kremleri bizi gerçekten koruyor mu? Çocuğumuza güneş kremi sürmek doğru mu? Güneş kremine bir alternatif var mı?

Aklımıza takılan her şeyi Rareblossom Ar-Ge müdürü Sinem Kapar’a sorduk.

guneskremyazi3

Merhaba, öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

Merhaba, Ben Ecz. Sinem Kapar. 2002 yılı Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden birincilikle mezun oldum. Mezuniyet sonrası, önce Türkiye’nin büyük ilaç firmalarından birinde laboratuvar ve ar-ge’de görev aldım. Burdan sonra Yeditepe Üniversitesi’nde Kozmetik Üretim bölümünü kurup üretim müdürlüğü ve sonrasında koordinatörlük yaptım. Yeditepe Üniversitesi’nde patentli ürün serisi olan Pharma 7 ve Suna Dumankaya, Aisha gibi projeleri yürüttüm. Sonra Rareblossom’a transfer oldum. Tüm bu süreçte ilaç ve kozmetikte laboratuvar, ar-ge, üretim ve pazarlama uygulamalarının tamamını öğrenme şansım oldu. Bazıları yurtdışında olan pek çok cihaz, uygulama ve kalite eğitimine katıldım. Rareblossom ise kariyerimin en heyecanlı kısmını oluşturdu. Çünkü Türkiye’de ilk kez organik kozmetik üretiliyor ve ben bunun önemli bir parçasıyım. Rareblossom markasıyla satın aldığınız tüm ürünleri ben formüle ediyorum. Marka için üretim ve ar-ge müdürü olarak çalışıyorum. ISO 9001-14001-18001-22000 belgelerine sahip fabrikamızın Kalite Yöneticisiyim. Buradaki kariyerimin heyecan verici ilk kısmı organik ürünleri formüle etmek bir o kadar heyecan ve keyif veren diğer kısmı da yaptığımız TÜBİTAK projeleri oldu. Proje Yürütücüsü olduğum iki Tübitak projemizi başarıyla bitirdik. Bunlardan biri güneş ürünleri ile ilgiliydi. Proje desteğiyle laboratuvarlarımızı geliştirdik ve Türkiye’de tek olan güneş koruma faktörü ölçen cihazı satın aldık. Normalde tüm firmaların yurtdışına numune göndermek zorunda olduğu bu testin Türkiye’de de yapılabilirliğini sağlamış olduk. Laboratuvarlarımızla diğer firmalara da hizmet verir hale geldik. Hem organik kozmetik ürünler üretmekle hem Tübitak destekli projelerimiz ve bu projelerin çıktısı ürünlerle hem de laboratuvarlarımız ve SPF testini yapabilir olmamızla Türkiye için yeni kapılar açtığımızı düşünüyorum. Gerçek anlamda araştırma yapıyor ve konumuzda dünyadaki gelişmeleri takip ediyoruz. Geçen hafta Londra Fizik Enstitüsü’nde Loreal, Sisley, Oriflame, Procter&Gamble gibi kozmetik devlerinin, dünyanın en büyük kozmetik ham madde üreticilerinin ve dünya üniversitelerindeki konu üzerine uzman araştırmacıların katıldığı “In-vitro Sunscreen Testing-SPF&UVA Protection Seminar” daydık. Rareblossom olarak Türkiye’yi temsilen orda olmak çok gurur vericiydi. Bu yoğun iş hayatımın yanı sıra eğitim hayatım da hızla devam ediyor. Yeditepe Üniversitesi’nde Farmakognozi konusunda doktora yapıyorum. (Bir de tabi en büyük ve önemli projem olan beş yaşındaki oğlum, Berkhan var.)

Kozmetikte organik sertifikalı ürünleri neden seçmeliyiz?

Kişisel bakım ürünlerinin 1/3’ü karsinojen olarak sınıflandırılan en az bir madde içerir. Ortalama bir yetişkin günlük olarak dokuz kişisel bakım ürünü kullanır ve böylece her gün yaklaşık 126 kimyasal maddeye maruz kalır. Kişisel bakım ürünlerindeki maddelerden %89’u henüz güvenliği açısından değerlendirilmemiştir. Geçtiğimiz 30 yıl içerisinde kişisel bakım ürünlerindeki 10.500 maddeden sadece 9’u üzerinde çalışma yapılabilmiş ve bu maddelerin kullanımı yasaklanmıştır.

BUNU DA OKU:  Doğal cilt bakımınızı evde gerçekleştirmek için on tarif

stock-footage-sunscreen-woman-applying-suntan-lotion-showing-bottle-beautiful-smiling-happy-asian-woman-with

Cildimiz her gün biz farkında olmadan kimyasallarla ve doğal olmayan maddelerle temas eder. Cildimizin daha sağlıklı ve parlak görünmesi için kullandığımız kozmetikler, çok sayıda kimyasal madde içerir. Bu kimyasallar büyük miktarlarda derimizden emilerek sessizce kan dolaşımımıza karışır. Böylece kimyasal maddeler kanın ulaştığı her yere ulaşabilir. Bir kerelik kullanımın vereceği zarar çok olmayabilir. Ancak hergün kullandığımız cilt bakım ürünlerini düşününce, yıllar boyu ne kadar çok kimyasala maruz kaldığımız gerçeği karşımıza çıkar. Bu istilacı kimyasallar bazı organlarda birikebilir, bazı organlardan ise süzülerek atılır. Her iki durumda da hormonal problemlere ve çok daha büyük hasarlara neden olabilir. Gerçek şudur ki bu kimyasalların çoğunun güvenliği henüz değerlendirilmemiştir. Bazılarının östrojenik etkiye sahip olduğu, bazılarınınsa karsinojen özellik gösterebileceği son yıllarda yapılan araştırmalar sonucu bulunmuştur. Bu kimyasalları içeren cilt bakım ürünlerini kullanmak Rus Ruleti oynamaktan farksızdır.

Kozmetik maddelerden spreyler, parfümler ve pudralar solunum yoluyla; dudak ürünleri yutularak; göz çevresi için pazarlanan ürünler o bölgedeki ince deri ve mukoza tarafından emilerek; diğer cilde uygulanan ürünler ise deriden vücuda girmektedir. Kullandığımız ürünlerin içerdiği kimyasallardan korunmanın tek yolu kimyasallardan arındırılmış doğal ürünler kullanmaktır.

Özetle, kimyasallar kanımıza karışarak hormonal değişikliklere neden olabilir ve kanser riskini artırabilir. Kimyasallar ve yapay ürünler içeren kozmetiklerin alerji riski daha fazladır. Çünkü vücudumuzun doğasına yabancı pek çok madde içerir. Biz de doğanın bir parçası olduğumuzdan doğal ürünler cildimize daha kolay uyum sağlar.

Kimyasal içeren kozmetik ürünler farklı şekillerde çevreye zarar verebilir. Bu kimyasalların üretim teknolojisi sonucu pek çok zararlı bileşen ortaya çıkar, üretiminde doğal ürünlere göre çok daha fazla enerji tüketilir, kimyasalları içeren kozmetik ürünler doğada geri dönüşüme uğramaz, toprak, hava ve suya karışabilir. Tamamen doğal ürünler kullanarak vücudumuzu kimyasalların olumsuz etkilerinden korumakla kalmayız, aynı zamanda çevremizi de korumuş oluruz. Doğal ürünler hem bizim hem de içinde yaşadığımız çevre için daha iyidir.

kid-sunscreen-1024x640

Organik sertifikalı ürünlerin diğer kozmetik ürünlerden başlıca farkları nelerdir?

Organik sertifikalı ürünler zararlı kimyasallar ve nanoteknoloji ürünü ham maddeler içermez. Bu, boya içermez, sentetik koku içermez, paraben içermez, petrol türevleri içermez, GDO’lu ham maddeler içermez demektir. Organik sertifikalı ürünlerin ambalajları geri dönüşümlüdür, üretici üretim sırasında ve sonrasında çevreyi gözetmek zorundadır. Ürünler hayvanlar üzerinde test edilmez. Organik sertifikalı ürünlerin mutlaka dermatolojik testten geçmiş olması gerekir.

Önümüz yaz, Rareblossom olarak sizin çıkarttığınız ürünlerde SPF yok, bunun sebebi nedir?

SPF konusunu şöyle açıklamak isterim: Üzerinde SPF değeri gördüğünüz ürünler kimyasal veya fiziksel (sürdüğünüzde cildinizi beyazlatan) filtreler içerir. Bunlar cildiniz üzerinde UV’yi tutacak filtre vazifesi görürler. Ancak SPF değeri ürünün güneşi ne kadar engellediğini (filtrelediğini) göstermez. Ürünün sizi ne kadar süre güneşten koruyacağını ifade eden bir değerdir. Siz hiçbir şey sürmeden güneşte beş dakikada yanıyorsanız, SPF değeri 10 olan bir ürün sizi güneşten 50 dakika koruyacaktır. Bu da terlemez, denize girmez veya kurulanmazsanız, üstelik de ürünü yeterli miktar uyguladıysanız geçerlidir. Bu nedenle güneşten SPF’li ürünler ile korunurken sık sık uygulamayı tekrarlamalısınız. Bu da her seferinde onca kimyasalı vücudunuza uygulamak demek olur. Güneş ürünlerindeki kimyasallar zararları araştırmalarla kanıtlanmış, güneşin de etkisiyle çok hızlı bir şekilde kana karışabilen kimyasallardır. Aslında SPF 15 olan ürün UVB ışınlarının %93’ünü absorbe ederken SPF 30 olan ürün sadece %97’sini absorblar. Sonuç olarak +50 SPF değerine sahip bir ürün kullanmak gerçekte UVB ışınlarından korunmayı artırmaz.

BUNU DA OKU:  Doğal olan kozmetik güvenli midir?

Güneş koruyucuların SPF değeri kullanım miktarıyla orantılıdır. SPF testi 2µg/cm2 koruyucu ile yapılır. Oysa normalde insanlar 0,5µg/cm2 ürün uygular. 50 SPF ürün bu şekilde uygulandığında 25 SPF etki gösterir.

guneskremyazi2

Rareblossom Güneş Yağı’nın güneşten koruma mekanizması fiziksel ve kimyasal anlamda güneş ışınlarını filtrelemek olmadığından SPF değerinden söz edemiyoruz. Ürünümüz dünyada şu anda organik ürünler için popüler bir mekanizmayla çalışmakta, içerdiği antioksidanlar ve besleyici yağlar ile cildin bariyer fonksiyonunu güçlendirerek güneşten koruma sağlamaktadır. Rareblossom Güneş Yağı yaşlanma karşıtı güneş bakımı sağlar. Güneşin hücrelerimize verdiği hasarları onarırken, tamamlayıcı antioksidanlar, serbest radikallere karşı savaşır ve çevreden gelen saldırılara karşı korur. Hücresel savunma ve kendi kendine onarma mekanizmalarını harekete geçirir.

Bir başka ürünümüz olan Rareblossom Bronzlaştırıcı Güneş Yağı ise cildin melanin üretim mekanizmasını harekete geçirerek, doğal bronzlaşma sürecini hızlandırır. Melanin, cildin doğal yapısında bulunan, cildi zararlı güneş ışınlarına karşı koruyan ve kahverengimsi rengi sayesinde cildin bronzlaşmasından sorumlu bir pigmenttir. Rareblossom Bronzlaştırıcı Güneş yağı ile güneş yanığı veya erken cilt yaşlanması kaygısı taşımadan güneşin tadını çıkarabilir ve bronz bir tene sahip olabilirsiniz. Böylece amaç bronzlaşmaksa kısa sürede ve sağlıklı bir şekilde bronzlaşarak güneşte kalma süresini uzatmaz ve gereksiz kimyasala ve UV ışınına maruz kalmazsınız.

SPF olmadan da, güneşten korunabilir miyiz?

Bu soruyu “SPF olduğunda güneşten korunuyor muyuz?” diye değiştirmek istiyorum. Yeryüzüne ulaşan UV ışınları UVA ve UVB’dir. UVB yaz aylarında en yüksek yoğunluktayken UVA yıl boyunca eşittir. Bu da yaz aylarında ekstra önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Kullanılan koruyucu ürünün hem UVB hem de UVA’ya karşı koruma sağlaması gerekir. Üstelik dikkatinizi çemek isterim ki UVA’dan tüm yıl boyunca korunmak gerekir. Güneş koruyucuların üzerinde yeralan SPF ibaresi ürünün sadece UVB’den koruyuculuğu hakkında bilgi vermektedir. Oysa neden olduğu zararlı etkiler düşünüldüğünde UVA’dan korunmak da çok önemlidir.

Aslında güneşlenmenin kesilmesi için uyarıcı bir mekanizma olan güneşe bağlı kızarıklık ve güneş yanığının SPF içeren ürünlerle engellenmesi sonucu güneşte kalma süresinin uzaması, böylece UVA’ya daha fazla maruz kalmamız sonucu oluşan deri hasarının artması, D3 vitamin üretiminin azalması, DNA’da meydana gelen hasarlar ciddi boyuttadır. Bu durum, SPF’li ürünler bu kadar artmışken cilt kanseri ve foto-yaşlanmanın da bir o kadar artmasını açıklayıcı niteliktedir.

Bilimsel çalışmalar güneşin de etkisiyle SPF’li ürünler içerisindeki güneş filtrelerinin çok hızlı kana geçtiğini, idrarda ve anne sütünde tespit edildiğini göstermiştir. UV filtreleri foto-alerjik reaksiyonlara yol açabilir, deri hücrelerinde toksik etkili metabolitler oluşabilir. Ayrıca yapılan çalışmalar kimyasal UV filtrelerinin östrojenik aktiviteye neden olduğu yani kana geçtiğinde östrojen gibi davrandıklarını kanıtlamıştır. Bu hem biz hem de çocuklarımız için son derece ciddi bir risktir. Erkek ve kız çocuklarında olması gerekenden erken ya da geç ergenlik dönemine geçişte, menopoz döneminde normalden fazla yaşanan sıkıntılarda çevresel östrojenlerin etkisi büyüktür.

BUNU DA OKU:  Rareblossom'ın yeni mağazasına uğradınız mı?

Bunun yanısıra spreylenen ürünlerde solunum yoluyla kimyasallar vücuda girerken alına uygulanan ürünlerde ise terleme ile gözlere akmasıyla kontakt iritasyon oluşabilir. Bu durumda “SPF olduğunda güneşten korunuyor muyuz?”

Sun protection. Hand of caucasian mother applying suncream (suntan lotion) from a plastic container to her happy cute son before tanning during summer holiday on beach. Summer vacations concept. Copyspace, close up.

Yazın nasıl güneşten korunmamızı tavsiye edersiniz?

Güneşten korunmak elbette çok önemlidir. Ancak en az bunun kadar önemli olan bir başka konu nasıl korunulması gerektiğidir. Kimyasal filtreler içeren güneş koruyucuları yerine doğal ürünler tercih edilmelidir. Spreylenebilen ürünlerin solunmaması gerekir. Alerji riskine karşı dikkatli olunmalıdır. Güneşte kalma süresi uzatılmamalıdır. Günün uygun saatlerinde güneşe çıkılmalıdır. Yoğun öğle güneşinden ve uzun süre güneşlenmekten kaçınılmalıdır. Yeterli miktar güneş ürünü uygulanmalıdır. Az miktarda uygulama koruma seviyesini azaltacaktır. Güneşe çıkmadan 15-30 dakika önce uygulama yapılmalı, terleme ve kurulanma sonrası tekrarlanmalıdır. Bebeklerin ve küçük çocukların doğrudan güneş ışınlarına maruz kalmamasına dikkat edilmelidir.

Ayrıca organik sertifikalı ürünler kullanılmasını tavsiye ederim. Çünkü organik ürünler:

  • Kimyasal filtrelerin deriden emilimi ile neden olduğu zararlara, toksik etkilere, mutajenik ve karsinojenik etkilere neden olmaz.
  • Fiziksel filtreler gibi deride mikro çiziklere neden olmaz.
  • Cildin nefes almasını engellemez.
  • Solunum yolu ile alınmaz.
  • Üretimi sırasında çevreye zararlı etkileri yoktur.
  • Kimyasal ürünlerin neden olduğu alerjik rekasiyon riskleri çok daha düşüktür.
  • Ciltte stres yaratmaz, aksine stresin giderilmesine yardımcı olur. Cildi yatıştırır.
  • Serbest radikaller oluşturmaz. Antioksidan ilaveler ile cildi serbest radikallerin zararlarına karşı korur.
  • Cildin bariyer korumasını destekler. Cildi besler, nemlendirir.


Yazın gelişiyle, bilhassa anneler, güneş kremlerindeki kimyasallardan dolayı büyük panik içindeler. Onlara ne tavsiye edersiniz?


Güneşten korunmaya çocuklar için çok daha hassas yaklaşmak gerekir. Bu konuda tabii ki tavsiyem öncelikle doğru saatlerde (11:00-15:00 arası en tehlikeli saatlerdir, bunun dışında kalan saatler uygun) deniz-havuz gibi aktiviteleri yapmak olacak. Havuzda iseniz şemsiyenin açılı olduğu bir kısım oluşturulabilir. Bunun dışında güneşten koruyacak giysiler kullanmanızı tavsiye ederim. Güneş ışınlarını tutan ve çabuk kuruyan dalgıç kıyafetine benzer ürünler mevcut. 50 faktör ve üzeri koruma sağlayan ürünlerde yüksek oranda kimyasal filtreler ve çocuğunuzun cildini bir giysi gibi örten fiziksel filtreler vardır. Fiziksel filtrelerin yerine koruyucu giysi kullanın. Bunun dışında bir şekilde güneşe maruz kalma durumunda ise üzülerek söylemeliyim ki; ciddi hormonal tahribata yol açan yüksek koruma faktörlü ürünleri kullanmaktan başka bir yol yok. Ancak spreylenebilen ürünlerden kaçınmak gerekir.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ergem Şenyuva

İstanbul'da doğdum büyüdüm. Hep bu şehri, kültürel ve doğal mirasını koruma derdindeydim. Bir yandan yeşili ve doğayı nasıl gelecek nesillere bırakırız kaygım vardı. 2006 senesinin sonunda hayatımı değiştiren olay oldu ve kızım doğdu. Yaptığım her şeyi sorguladığım ve tekrardan en başa döndüğüm bir dönemden sonra, kurumsal hayata veda ettim. 2009 yılında Al Gore'un iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen Climate Project derneğinin Türkiye temsilcisi oldum. İklim değişikliğini ve yaşadığımız dünyanın nelerle karşı karşıya olduğunu fark ettikçe, elimi taşın altına sokma zamanı geldi diye düşündüm. 2010 yılının sonunda Yeşilist'i kurdum. Bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabileceğimize, hepimizin atabileceği küçük adımlarla büyük şeyler başarabileceğimize inanıyorum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Çocuk ve Bebek, Hayat, Kişisel Bakım, Sağlık
“Food Revolution”ın Los Angeles’teki başarısı

Jamie Oliver, Los Angeles'ta gençlere doğru beslenme eğitimi verdi.

Kapat