5 önemli mikro besin maddesi ve kaynağı
“Ne yersen osun” özdeyişi şu ana kadar söylenmiş en doğru özdeyişlerden biri olsa gerek. Yedikleriniz ile aldığınız her sağlıklı veya sağlıksız şey sizin vücudunuzu bu besin maddeleri üzerinden geliştiriyor.
Yediğiniz her lokma ile gelen mikro ve makro besin maddeleri vücudunuzdaki her hücrenin temelini oluşturuyor. Karbonhidrat, protein ve yağlardan oluşan makro besin maddeleri bize enerji verirken, vitamin, mineral ve antioksidanlardan oluşan mikro besin maddeleri genel olarak sağlığınız ve hastalıklardan korunmak için kilit bir rol oynuyor.
Eğer vücudunuzu bir ev olarak düşünürseniz, makro besin maddeleri tuğlalar, kapılar ve pencereler gibi ana nesnelerken, mikro besin maddeleri o tuğlalar arasındaki çimento, kapıların ve pencerelerin açılmasını sağlayan menteşeler oluyor.
Mikro besin maddeleri ise herhangi bir işlemden geçmemiş meyve ve sebzelerde herhangi bir işlemden geçmiş besinlerden daha fazla bulunmakta. Bu mikro besin maddelerinin hangi yiyeceklerde olduğunu bilmemiz ise, daha sağlıklı beslenmenizi sağlıyor.
1. Folat
8 çeşidi olan B vitamini ailesinin bir üyesi olan folat özellikle alyuvarların oluşumunda kilit bir rol oynuyor. Suda çözünebilen bu vitamine aynı zamanda B9 adı da verilmiş.
Folat sağlıklı besinlerde doğal olarak oluşan bir yapı. Hatta folat kelimesinin Latince kök olan folium, yaprak anlamına gelmekte. Çoğu vitaminde ve güçlendirilmiş yiyeceklerde bulunan sentetik folik asit ile karıştırılmaması gereken folatı en iyi kaynağı ise meyve ve sebzeler. Mercimek ve fasulye gibi baklagiller, ıspanak, kuşkonmaz folat ile zengin besinlerden bir kaçı.
2. Demir
Alyuvarların içinde bulunan ve oksijenleri taşıyan hemoglobin maddesinin yapımında kullanılan demir neredeyse en çok eksikliği duyulan besin maddesi. Eğer yorgunluk, nefes darlığı ve ellerinizde ve ayaklarınızda uyuşma gibi problemleriniz varsa, demir eksikliğiniz olabilir.
Demirin içeren besin maddelerinin iki türü bulunmakta: hayvan kaynaklı heme ve bitkisel kaynaklı non-heme. Bitkisel kaynkalı olan demir ise kırmızı barbunya, nohut, mercimek, tofu, brokoli ve ıspanakta bol bol bulunmakta.
3. Magnezyum
Gazlı içecekleri, şekerli yiyecekleri ve kafeini tükettiğiniz zaman vücudunuzun magnezyum kaybettiğini biliyor muydunuz? Bu yiyeceklerin içinde bulunan şeker ve fosfat vücudunuzdaki magnezyum ile birleşip vücudunuzdan atılmasına yol açıyor.
Bu da ne kadar magnezyum tüketirseniz tüketin, kafein ve şeker içeren besin maddelerini tükettiğiniz zaman vücdunuzun magnezyumu kullanamadığı anlamına geliyor. Düzenli kramp problemleri, stres ve tansiyon problemleri magnezyum eksikliği ile hep alakalı.
Eğer magnezyum tüketiminizi arttırmak istiyorsanız, ıspanak, pazı, badem, susam ve kabak çekirdeği ile, işlenmemiş kahverengi pirinç ve kinoa ve hatta bitter çikolatada bile magnezyum bulunmakta.
4. A Vitamini
Özellikle görme kuvvetini arttıran A vitamini, yağ çözünebilen vitamin gruplarından retinoid ailesini tanımlar. Retinoidlerden retinol ise beta- karoten gibi karotenlerden oluşmakta. Yani havuç ve ıspanak gibi yiyeceklerde bulunan beta-karotenin bir kısmının A vitaminine dönüşmekte.
Beta-karotenin ne kadarının A vitaminine dönüştüğü genelde besin kaynağına bağlı. O yüzden farklı kaynaklardan alınmasında fayda var. Havuç ve ıspanak haricinde beta-karoten, marul, kabak, kavun, kırmızı biber, kuru kayısı, brokoli ve bezelyede de bulunmakta.
5. D Vitamini
Ev ve ofislerden dışarı çıktığınız zaman ne kadar azsa, D vitamini eksikliğine yakalanma olasılığınız da o kadar fazla. Genelde göz ardı edilse de D vitamini eksikliği düşündüğünüzden daha ciddi.
Yapılan son araştırmakar, depresyon ve bağışıklık problemlerini D vitamini eksikliğine bağlamakta. D vitamini direkt güneşten alınmakta ve güneş kremi sürmek bunun önüne geçmekte.
Bu tabii ki kendinizi güneş altında saatlerce bırakmanız anlamına gelmiyor ama, 10 ile 20 dakika arasında öğleden sonra dışarıdaki güneşte durmanız, D vitamini eksikliğinin önüne geçecektir. Aynı zamanda bol bol mantar yemeyi de unutmayın.