Fitoterapinin şifalı dünyasından ilham dolu bir eczacı

Homemade Aromaterapi Ar-Ge Sorumlusu Fitoterapist ve Eczacı Z. Cansın Gelişli ile bitkilerin dünyasından dişil enerjiye, yaza özel bakım önerilerinden kişisel yolculuğuna kadar birçok konuyu konuştuk.

Merhaba Cansın. 4 kelime ile kendini tanımlayacak olsan bunlar neler olur?

Yolda, doğal, mutlu ve umutlu.

İlk olarak Fransız hekim Henri Lenclerc tarafından kullanılan bir terim olan Fitoterapi, Türkiye’de eczacılar arasında görece daha az tercih edilen bir alan. Senin bir eczacı olarak Fitoterapi ile rastlaşma hikayen nasıl gerçekleşti?

Eczacılık fakültesini tercih ederken ne müfredatını ne de mezun olduğumda neler yapabileceğimi biliyordum. Tek bildiğim insanlara sağlıklı olmaları ve kalmalarında yardımcı olmak istediğimdi. Eczacılık eğitimimi alırken de ilgimi sentezler değil sadece ağaçların, çiçeklerin genel olarak bitkilerin etkilerinin anlatıldığı konular çekiyordu. Bu sebeple mezun olur olmaz kelime anlamı “Bitkilerle Tedavi” olan Fitoterapi alanında yüksek lisansa başladım. Yüksek lisans eğitimim boyunca öğrendiğim her yeni bilgi bende sonsuz bir merak, araştırma ve bitkileri daha yakından tanıma isteği oluşturdu.

Peki Homemade Aromaterapi ile yolun nasıl kesişti?

Mezun olduktan sonra birçok meslektaşım gibi ben de ailemin yaşadığı şehre dönüp kendi eczanemi açtım. Yüksek lisansımı, yoga eğitmenliğini, doğada günlerce kaybolduğum günleri; hepsini eczane eczacılığı yaptığım on seneye sığdırdım. Yirmili yaşlarımdan otuzlu yaşlarımın başlarına geçen on yılın ardından bir sabah uyandım ve bitti diye düşündüm; artık devam etmem mümkün değil! Üretmek, öğrenmek, paylaşarak çoğalmak istiyordum ve bekleyecek 1 dakikalık canım bile kalmamıştı. Şanslıydım hızlıca eczanemi kapadım ve kendimi niyetini koymuş fakat plansız programsız bir şekilde İstanbul’da buldum. Sekiz ay kadar nereden başlayacağım hakkında sıfır fikir ile bilinmezliğin tadını çıkardım. Ekim 2019’da artık harekete geçmenin vakti dedikten yaklaşık 1 hafta sonra da kendimi Nişantaşı dükkanımızın üst katında Homemade Aromaterapi’nin kurucusu Aslı Bilgin’le konuşurken buldum. O zamana kadar severek takip ettiğim bu marka birden hayatımın merkezine yerleşiverdi. Üç sene oldu; Homemade Aromaterapi artık benim öğretmenim, gururlandığım, üzerine titrediğim mis kokulu yol arkadaşım.

BUNU DA OKU:  Eko-gönüllülük: Çevreye gönül vermek

Homemade Aromaterapi’nin Arge Sorumlusu olduğu için bu soruya en iyi cevabı senin vereceğini düşünüyorum. Ürünlerinizin üretim yolculuğu nasıl başlıyor, şekilleniyor?

Hayatın her alanında aromaterapi ile bütüne iyi gelecek ürünler sunmak mümkün. Bizler ürünleri geliştirirken aslında en başta kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak üzerine odaklanıyoruz. Çünkü kendi hayatımıza dahil etmeyeceğimiz bir ürünü sunmak yola çıkış niyetimizle çelişiyor. Ruh beden zihin dengesini sağlama yolunda neyin eksikliğini hissediyorsak onun üzerinde çalışmaya başlıyoruz. Ekip olarak doğamıza aykırı ürünleri tüketmemeye çalışıyoruz. Bu sebeple muhakkak birimizin bir ürünün doğalına ihtiyacı oluyor. Mesela geçtiğimiz yaz birlikte yaşadığım köpek dostum Ladin, diş çıkarma döneminde olduğundan kollarımı diş kaşıyıcı olarak kullanma konusunda ısrarcıydı ve beyaz tenli olduğum için kollarım mosmor gezmek durumunda kalıyordum. Eczanelerde satılan morluk giderici ürünlerin içindekileri bile bile derime sürmem mümkün değildi ve Homemade Aromaterapi Ar-Ge ekibi olarak sentetik koruyucu içermeyen doğal bir morluk giderici krem geliştirmekten başka çaremiz kalmamıştı. Arnika maseratı, frankincense uçucu yağı gibi kadim zamanlardan beri morluk giderici, yara iyileştirici olarak kullanılan yağları bir araya getirerek severek ve gönül rahatlığı ile hayatımıza dahil ettiğimiz şahane bir krem yarattık.

Son zamanlarda üzerinde çalıştığın ve seni heyecanlandıran bir içerik var mıdır, varsa nedir?

Aslında ekip olarak heyecanlanmadığımız bir şeyin üzerinde çalışmıyoruz. Bu sebeple üzerinde çalıştığımız ve önümüzdeki aylarda satışa sunmayı planladığımız her ürün için ayrı heyecanlıyım.

Bu ürünlerden bir tanesi güneşten koruyucu krem:
Bir yandan güneş koruyucu kullanmalı mıyız yoksa kısa süreli güneş banyoları sağlık için şart mıdır gibi soruların cevaplarını ararken yolda en az iz bırakma niyeti ile ne üretebilir ve kullanıma sunabiliriz arayışı içindeyiz. Bir süredir bu niyetle denizlerimiz, derelerimiz, göllerimiz gibi krem sürüp girdiğimiz yerlerin dengesini bozmayacak bir içerik ile güneş ışınlarından korunma ihtiyacı hisseden kişilerin ihtiyaçlarını ulaşılabilir bir fiyat ile karşılayacak bir ürün oluşturmaya çalışıyoruz. Mercan resifleri, süngerler, denizlerimizdeki tüm canlıların varlıkları yaptığımız çok şey yüzünden tehlike altında. Hawai’den sonra Thailand da geçtiğimiz yıl mercan resiflerine zarar veren maddeleri içeren güneş koruyucuları yasakladı. Bizde henüz bir yasak da ne yazık ki bu konu ile ilgili toplumsal bir farkındalık da söz konusu değil. Belki bu farkındalığı oluşturma sürecine katkımız olur diye umuyoruz.

BUNU DA OKU:  İklim değişikliği 2021'de dünyaya milyarlarca dolara mal oldu

Yaz ayındayız malum. Bu aylarda bedenimize, zihnimize ve ruhumuza iyi gelecek bir karışım önersen bu ne olur? Aklıma gelen ilk öneri doğal sinek kovucu tarifi. Limonotu suyu aslında tek başına bile çocuklarda ve yetişkinlerde sinek kovucu olarak güvenle kullanılabilir. Etkisini artırmak için dilersek 100 ml limonotu suyuna 40-50 damla limonotu uçucu yağı da ilave edebiliriz. Ben yüzüme de tonik ve ferahlama niyeti ile sıktığım için uçucu yağı miktarını 30 damla ile sınırlı tutuyorum.

Bitkilerin dünyasına en çok sevdiğin -izlediğin ve/veya okuduğun 3 içerik nelerdir desem?

De materia medica – Dioscorides,

İnsanlar ve Bitkiler – Maurice Messegue,

Darwin’in En Güzel Bitkileri – Ken Thompson

Mitolojiye ve dişil enerjiye olan ilgini biliyorum. Günümüzdeki sistemin ana hatları ne kadar eril olanla şekillenmiş olsa da dişil enerjinin gücü her geçen gün daha da görünür oluyor. Bunun çevre, iklim ve sürdürülebilirlik konularına etkileri nelerdir sence?

Dengelerin değişmesi ve dişil enerjinin gücünün görünür olmaya başlaması benim kendimi ilk soruda “umutlu” diye tanımlamamın sebebi. Bu gidişe dur diyenler ve direnenler kimler diye kafamı kaldırdığımda dişil enerjiyi görüyorum. Toprak ana gibi hoşgörülü, üretken, şefkatli ve dirayetli olursak gidişatı değiştirebiliriz. Dişil enerjinin dönüştürücü ve iyileştirici gücüne inanıyorum. Sevgi, emek ve özveri ile güzellikleri doğuruyoruz, doğuracağız.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ayça Ceylan

Performans sanatçısı, sürdürülebilirlik yazarı ve Body in Perform’un kurucusu Ayça Ceylan; karşılaştırmalı mitoloji,  dans, psikoloji, herbalizm, edebiyat ve teknoloji gibi disiplinleri bir arada kullanarak algılama süreçlerimiz hakkında  mekana özgü performanslar üretmektedir. Performanslarında bedenin ve mekanın birbirini nasıl inşa ettiği,  onarım, beden politikaları ve türlerarası çeşitlilik üzerine araştırmalar yapar. Ceylan, performanslarında ve  atölyelerinde sanat alanları haricinde arketipsel hafızayı etkileyecek kamusal alan, terkedilmiş alan, doğa ve antik  kent gibi birçok alanı tercih eder. Ritueller, tanrıça kültleri, sembolizm ve doğa ile uyumlanmak en büyük  destekçilerindendir. Üretimlerinde canlı sanat, video, fotoğraf, yerleştirme ve sanatçı kitabı gibi araçları kullanır. Ceylan; Türkiye, Japonya, Hindistan, ABD ve İngiltere’de birçok sanat alanında performanslar gerçekleştirmiş,  atölyeler düzenlemiş ve konuk sanatçı programlarına davet edilmiştir. Ayrıca Duru, Reflect Studio, Mesele Slow  Design ve Giyi gibi sürdürülebilir markalarla performatif işbirlikleri yapmıştır. Ceylan, Milliyet Sanat’ta sanat  yazarlığı yaptı. Cumhuriyet Gazetesi Pazar Eki’nde “Dairesel Flora” köşesiyle çevre yazarlığı yapmaktadır.  Performans belgeleri bazı özel sanat koleksiyonlarında bulunmaktadır.

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Ekoloji, Genel, Hayat, Kişisel Bakım, Sağlık, Şifa
kapsül gardrıop
Sürdürülebilir kapsül yaz gardırobu ile yaza merhaba!

Yaza çoktan giriş yaptık. Haliyle ilkbaharın sonlarına doğru başlayan yaz alışverişinin bittiğini düşünebiliriz ancak durum elbette böyle değil. Sıcak havalarla

Kapat