Tohum Takas Şenliği’nin ardından

Hatırlarsanız, geçen hafta Seferihisar’daki Tohum Şenliği haberini vermiştik. Gidenler, inanılmaz bir tecrübe olduğunu söylüyorlar. Slow Food, Fikir Sahibi Damaklar ve Gençlik Gıda Hareketi üyesi Burçe Beril Tuzcu bakın nasıl anlatmış:

 

cropped-banner21

 

Benim için de Seferihisar muhteşemdi. Biz cumartesi günü sabah erkenden pazar yerine varmış, hava daha karanlıkken başlayan pazar hazırlıklarına şahit olmuştuk. Ellerinde sepetleriyle gelen üreticileri görmek ve kendi grubumdan arkadaşlarımın pazar alanına girişine şahit olmak beni inanılmaz heyecanlandırdı. Kalabalık içinde biricik Slow Food’lu arkadaşlarımı hemen fark etmiş, resmen koşarak yanlarına gitmiştim. İnsanların sıcakkanlı olmalarının yanı sıra ortamda beni kendi evimde hissettiren bir sürü arkadaşımın etkinliğe katılmış olması bana güven verdi açıkçası. Kocaman alanda yürüyor ve her sırada muhakkak bir arkadaşıma rastlıyordum, herkes tezgahlarda bulduğu bir reçel ya da ot üzerinde kısaca ve heyecanlıca birkaç cümleyi muhakkak konuşma arasına sıkıştırıyordu. (En basitinden “asıl sen şu arkadaki enginar dolmalarını gördün mü?” gibi.) :)

Nedim Atilla‘nın moderatörlüğünü yaptığı Ayfer Yavi, Tayfun Özkaya, Zuhal Okuyan ve Cenk Durmuşkahya ‘nın konuştuğu panel benim için oldukça verimli geçti. Özellikle yerel tohumlarını kullanarak üretim yapan iki köylü teyzenin, suları olmadığı için kısıtlı suyla bahçelerinde yetiştirdiklerini anlatmaları çok hoşuma gitti. Tayfun Hoca bu örnek üzerinden giderek şirketlerin sulu yetiştirdiklerinden oysaki yerel tohumların susuz yetişebildiğini söyledi.Karpuz, kavun, börülce, domates gibi… Köylü Havva Teyze kendisine sorulanlara aynen şöyle cevap verdi, “Çok eskiden beri ninelerimizden kalan tohumları kullanıyoruz, bizim kötü hastalıklarımız yok, kendimiz üretir kendimiz yeriz, Allah ne kadar verdiyse. Biz yetiştireceğiz insancıklarımızla paylaşacağız.” Havva Teyze, “İnsancıklarımızla paylaşacağız,” dediğinde salondaki herkes ayağa kalktı ve Havva Teyze’yi alkışladı. Havva Teyze’nin iyi niyetinin yanı sıra ben konu hakkında belediyenin çalışanlarının köylülerle sürekli ve pozitif bir iletişim içinde olduğu sonucu çıkardım. Belediye Başkanı Tunç Bey‘e de tekrar selam olsun. Ayrıca pazar yerinde anons eden bir görevlinin de, tohum takası yapacaklara, değerli üreticilerimiz, kıymetlilerimiz vari samimi seslenişi beni yine orada olduğum için mutlu etmişti. Ayfer Yavi ilkokul yaş grubundaki çocuklara verdikleri tohumdan sofraya eğitimini anlattı. Cenk Durmuşkahya, bundan binlerce yıl evvelde kabileler arasında tohum takası yapıldığını. Tayfun Hoca, tohum satan şirketlerden bazılarının aynı zamanda tarım ilaçlarını da sattığını söyleyerek bu firmaların içinde insanlar için ilaç üretenler de olduğunu anlattı. Buradan şöyle bir sonuç çıkardık, önce tarlaya iyi olmayan tohum veriyorlar, sonra onu iyiye benzetmek için ilaç satıyorlar, bunlarında fayda etmediği ve zarar gören bünyelere de ilaç satıyorlardı. Yanlış hatırlamıyorsam bunu uygulayan bir iki firma da şöyle; Bayer, Monsanto, Dupont ve Syngenta. Tayfun Hoca üstüne basa basa söyledi “Yaşam patentlenemez, gıdanıza sahip çıkın,” diye. Teos Tapınağı’nda şarap içebilmek beni ayrıca mutlu etti. İyiliğine inandığım bir sürü lezzeti çantamda İstanbul’a taşıma fırsatını yakaladım. Orada olanlar bilirler aslında anlatacak daha çok güzel şey var, gelecek etkinliklerde hep beraber olmak dileğiyle…

 

BUNU DA OKU:  Nerede abi denizel demokrasi?
Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ergem Şenyuva

İstanbul'da doğdum büyüdüm. Hep bu şehri, kültürel ve doğal mirasını koruma derdindeydim. Bir yandan yeşili ve doğayı nasıl gelecek nesillere bırakırız kaygım vardı. 2006 senesinin sonunda hayatımı değiştiren olay oldu ve kızım doğdu. Yaptığım her şeyi sorguladığım ve tekrardan en başa döndüğüm bir dönemden sonra, kurumsal hayata veda ettim. 2009 yılında Al Gore'un iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen Climate Project derneğinin Türkiye temsilcisi oldum. İklim değişikliğini ve yaşadığımız dünyanın nelerle karşı karşıya olduğunu fark ettikçe, elimi taşın altına sokma zamanı geldi diye düşündüm. 2010 yılının sonunda Yeşilist'i kurdum. Bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabileceğimize, hepimizin atabileceği küçük adımlarla büyük şeyler başarabileceğimize inanıyorum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Ev ve Bahçe, Hayat, Kent, Topluluklar
Durban Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Toplantıları’ndan gözlemler-5

Murat Türkeş Durban Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği toplantıları biterken görüşlerini bizle paylaştı.

Kapat