Et yiyenler çevreci olabilir mi?

[Dikkat! Bu yazı et yemenin vicdani ve ahlaki bedeli göz önüne alınmadan, yalnızca endüstriyel et üretiminin iklim değişikliği ve ekoloji üzerindeki etkileri göz önünde bulundurularak yazılmıştır.]

Düzenli olarak et yiyen bir insan, kendisini gönül rahatlığıyla çevreci olarak adlandırabilir mi?

Toplumu et yiyenler ve et yemeyenler olarak ikiye ayıracak olursak vejetaryenlerin çevrecilik yarışına 1-0 önde başladıkları su götürmez bir gerçek.

  • Peki et yiyen bir insan, vicdanı rahat bir şekilde ‘ben çevreciyim’ diyebilir mi?
  • Belirli aralıklarla ya da düzenli olarak et yiyerek çevre dostu olarak yaşamak mümkün mü?
  • Günlük diyetinize eti dahil ederek nelere sebep oluyorsunuz ve neleri feda ediyorsunuz?

Bu sorulara cevap bulmak için sayıların ve bilimin yardımına başvuracağız.

Enerji, bir durumdan diğerine geçerken farklı kaynaklara dağıldığından bir nevi kayba uğrar. Mesela bir ampüle giden elektriğin yalnızca yüzde sekizi görülebilir ışık olarak bize ulaşır, geri kalan %92’si ise ampüle gelmesine rağmen, ampülü ısıtma ve kızılötesi ışına dönüşme esnasında kaybolur. Dünyadaki gıda üretimini düşündüğümüzde de bu kural değişmez.

Örneğin tavuk yemi olarak da kullanılan buğdayı direkt olarak tüketmek yerine tavuğa yedirirseniz buğdayın sağladığı enerji olan kalorilerde kayba sebep olursunuz. Tavuk; yemi yemek, sindirmek, yaşamsal faaliyetlerini yerine getirmek ve etrafta gezinmek için enerji harcar.

En gelişmiş teknolojilere sahip üretim tesislerinde bile bir kilo tavuk eti elde etmek için 1,5 kilo tahıl harcanır. Tavuğun et olarak tükettiğimiz kısımlarının kendi ağırlığına olan yüzdesini de hesaba kattığımızda tablo daha da karanlıklaşıyor.

7654345678

CA: canlı ağırlık, YA: yenebilir ağırlık

Bir tavuğun et olarak tüketilen kısmı ağırlığının %60’ına tekabül eder. Danada ise bu oran %40’tır. Yani yenilebilir 1 kilo tavuk etini üretmek için 3,3 kilo tahıl harcanır. 1 kilo dana eti üretmek için kullanılan tahıl miktarı ise tam 25 kilodur.

BUNU DA OKU:  Yeşil Posta: Ülkemizden ve dünyadan haberler

Et yiyen bireyleri çevreye duyarlılık sınavında oldukça geriye atan bu rakamlara hayvanları beslemek için kullanılan suyu, salınan karbon miktarını, kullanılan tarım alanlarını ve oluşan çevresel kirliliği de eklediğimizde tgünümüz şartlarında ahılları hayvanları beslemek için değil, yemek için üretmemizin gerekliliği apaçık ortaya çıkıyor.

Örnek olarak bir de bilim insanlarının yaptığı araştırmalar sonucu nehirlere dökülerek okyanuslarda ölü alanlar yaratan nitrojen gübre miktarlarına bakalım. 1 kilo dana eti elde ederken nehirlere karışan nitrojen gübre miktarı 150 gram, bir kilo tavuk eti üretirken karışan miktar ise 50 gramdır. Bir kilo tahıl üretimi sonucu nehirlere karışan nitrojen miktarı ise 3 gramın altındadır.

Et tüketiminin çevresel etkilerinin ciddiyeti 2006 yılında Birleşmiş Milletler’in yayınladığı Livestock’s Long Shadow (Çiftlik Hayvanlarının Dev Gölgesi) raporundan sonra tüm dünya tarafından bilinir hale geldi. Uzmanların bir kısmı et yemenin dünyanın sonunun gelişini hızlandırdığını düşünse de karşıt görüşe sahip olanlar da var elbet. Bu görüşe sahip bilim insanları arasında, çiftlik hayvan üretimini artırmanın dünyanın sonundan ziyade kurtuluşuna sebep olacağını iddia edenler bile bulunuyor.

Gelin şimdi de çiftlik hayvanlarının gezegene olan yararlarına bakalım:

117892256

Hayvan bilimi profesörü Frank Mitloehner, çiftlik hayvanlarının dahil olmadığı bir tarım döngüsününsürdürülebilir olmadığını savunuyor. Bu görüşün iki temel çıkış noktası var.

Bunlardan ilki, çiftlik hayvanlarının yediği tahılların çoğunun insanlar tarafından tüketilebilir nitelikte olmaması. Dünya genelinde kullanılan hayvan yemlerinin yalnızca %18’i insanlar tarafından besleyici gıda olarak tüketilebilecek nitelikte. Geri kalan %82’si ise çalı, ot, tohum ve tahılın işlendiği sırada ortaya çıkan fazlalıklardan oluşmakta.

Bu %82’lik kısım hiçbir işe yaramayacağına hayvanlara verilerek ekstra besin kaynağı yaratıldığı bir gerçek. Bir diğer temel nokta ise hayvancılığın tarım, özellikle organik tarım yapmak için şart olması.Tarımda hayvan gübresi kullanımını bırakırsak kullanılan kimyasal gübreleri iki ya da üç katına çıkarmamız gerekecek. Bu da daha fazla böcek ilaçlı sebze ve meyve demek oluyor.

BUNU DA OKU:  Şimdi iklim için harekete geçme vakti

Bunlara ek olarak et olarak tüketmediğimiz hayvan bölümlerinin farklı sektörlerde kullanıldığını biliyoruz. Hayvan derilerinden kıyafet ve ayakkabılar üretiliyor, jelatini bira süzgeci olarak kullanılıyor, tezek yakılarak evler ısıtılıyor, sütünden onlarca çeşit gıda üretiliyor, hayvanlar tarla sürmede kullanılıyor vs. Bu malzemeleri kullanmasak yerlerine sıfırdan malzeme bulacaktık ve bu maddelerin de çevresel etkileri olacaktı.

 

 

 

DCIM100MEDIA

O yüzden köy ve kasaba çiftliklerinde hayvancılık yapmanın çiftçiye ve kasabaya olan etkilerini bir kez daha hatırlamakta fayda var. Çiftlik hayvanları:

  • Dünya çapında yapılan tüm tarım faaliyetlerinin %40’ında kullanılır.
  • Bir milyara yakın insanın yaşamasını ve gıda güvenliğini sağlar.
  • Gıda ve gelir oluşturur, insanlar tarafından tüketilmeyen besinlerin gıda zincirine girmesini sağlar.
  • Et, süt ve yumurtada bitkisel gıdalarda çok daha az bulunan demir ve kalsiyum gibi yararlı maddeler bulunur.
  • Kriz zamanlarında çiftçilerin mal varlığı olarak ekonomik güvencelerini garantiler.
  • Çoklu tarım sistemlerinde hasattan arta kalan tahıl parçalarını tüketir, böcek ve yabani otları kontrol altında tutar ve çiftçilikte tarlayı sürme aracı olarak kullanılır.
  • Özellikle kadınlara iş imkânı sağlar.
  • Dinî törenlerde önemli anlam ve yerleri vardır.

Fakat, tahmin edebileceğiniz gibi çiftlik hayvanlarının gezegene olan bu olumlu etkileri sizler (ve ben) gibi monitör karşısında oturup bu makaleyi okuyan, her türlü gıda alışverişine sokağın köşesindeki bakkal kadar uzak olan modern şehirli insanlar için pek de geçerli değil.

Kışın sıcak, yazın serin evlerimizde yaşamsal kaygıların epey ötesinde sürdürdüğümüz gündelik hayatlarımızda, evini ısıtmak için tezek kullanmak zorunda olan çiftçi, çocuklarının kahvaltısı için bahçedeki tavuğun yumurtasına ihtiyacı olan anne ve traktör olarak kullanabileceği tek şey sığır olan insanlar pek de aklımıza gelmiyor.

O yüzden biz şehirli insanların ekolojik döngüye katkıda bulunmak için et tüketmekten kaçınması ya da et tüketimini en aza indirmesi çok daha önemli bir unsura dönüşüyor, özellikle de açlık sınırının altında milyarlarca insan olduğunu düşünecek olursak.

BUNU DA OKU:  7 adımda kışa özgü doğa dostu kişisel bakım nasıl yapılır?

Sadede gelecek olursak; şehirli insanlar için et yemenin ekolojik faturası, yememekten tabii ki daha fazla.

Hayvanların endüstriyel çiftliklerde, mekanik bantlar üzerinde birer araç gibi üretilmediği, ineklerinmemelerine sağma makineleri takılmadığı, tavukların sürekli yumurtlaması için yapay ışık altındakıpırdayamayacakları kadar küçük alanlarda yaşatılmadığı eski usul hayvan çiftliklerimiz olsa,hayvancılığın gezegen üzerindeki etkisini tartışmak mantıklı olabilirdi.

7654345678(1)

Should We Eat Meat? Evolution and Consequences of Modern Carnivory kitabının yazarı, bilim adamıVaclav Smil’in bulgularına göre, sürdürülebilir tarım yöntemleri ve iklim değişikliğine katkının minimuma indirilmesi için dünyada kişi başı yıllık et tüketim ortalamasının ideal olarak 14, maksimum 28 kg olması gerekiyor.

Şu anda dünya ortalaması 41,9 kg ile ideal ve maksimum değerlerin çok üzerinde. ülke bazında bakacak olursak yaklaşık kişi başı ortalama yıllık et tüketimi İngiltere’de 84, Fransa’da 88, Almanya’da 83, Türkiye’de ise 20 kg.

En iyi ve en kötüler:

Yıllık kişi başı ortalama eti en çok tüketen ilk beş ülke 142 kg ile Lüksemburg, 133 kg ile Hong Kong, 126 kg ile ABD, 118 kg ile Avustralya ve 108 kg ile Avusturya.

En az et tüketen beş ülkeye baktığımızda ise 3 kg ile Bangladeş, 3,7 kg ile Burundi, 4,5 kg ile Malavi, 4,5 kg ile Kongo ve 4,8 kg ile Sierra Leone çıkıyor karşımıza.

Çevreye olan zararı en az olan üçüncü dünya ülkelerinin çevresel kirlilik ve iklim değişikliğinin faturasını en ağır şekilde ödediği günümüz dünya düzenine selam olsun.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Deniz Aytekin

Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okudu. Çevre, edebiyat ve felsefe alanlarında yazarlık, çevirmenlik ve editörlük yapıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Gıda, Hayvanlar, Vejetaryen ve Vegan
Artık Kuzey Kore’de bile bisiklet yolları var

Biz yerimizde sayalım "eşsiz lider" Kim Jong-Un Pyonyang'a bisiklet yollarını getirdi bile

Kapat