Sakin Şehir: Cittaslow
Her ne kadar çoğu zaman olumsuzlukları göze batsa da, ülkemizde güzel girişimlerin de olduğunu görmezden gelemeyiz. Bu hafta sizlere kentlerdeki yoğun yaşam karmaşasının içinde unutulan kültür ve yaşam tarzımızı esas alan vizyonuyla Yeniboğaziçi Belediyesi’nin gerçekleştirdiği Cittaslow-Sakin Şehir hareketinden bahsetmek istiyorum.
Ciddi anlamda bir insan hakları savunucusu olan Slow Food hareketinden daha önce bahsetmiştik. Bu hareketin merkezinde, toprağın sunduğu, insanoğlunun asırlar boyunca mükemmelleştirdiği lezzetlerin zevkine varmak, eşsiz lezzetlerin doya doya tadını çıkarmak geldiği gibi, hızlanan hayatı normal ritmine döndürerek yavaşlatmak hedefleniyor. Büyüklerimizin büyük emekler sarfederek günümüze kadar getirdikleri geleneksel lezzetlerimizi hiçe sayarak tat zevkimizi basitleştiren, yerel lezzetlerin giderek yok olmasına neden olan, amacı sadece para kazanmak olduğu için bu yolda gözü dönmüş bir şekilde önüne çıkan tüm engelleri kültür ve geleneklerimizi hiçe sayarak yok eden fast food şirket zincirlerleriyle mücadele eden Slow Food hareketinden ortaya çıkan Sakin Şehir hareketi, öğrenmeye değer!
KTMMOB Mimarlar Odası ile el ele veren Yeniboğaziçi Belediyesi, şehirlerden uzak sakin yaşam alanları yaratmak ve bu alanlarda ilaçsız tarım üretimini desteklemek için Cittaslow, yani Türkçe’de geçen hali ile Yavaş, Sakin Şehir hareketini başlattı. Aslında bu hareket, özellikle yoğun bir nüfusun bulunduğu Lefkoşa’da yaşanan çöp sorunu gibi doğayı ve devamlılığımızı etkileyen benzeri konularda çözüm getirmeyi hedefleyen bir umut ışığı…
Daha önce Cittaslow hareketini duymayanlarımız için biraz bahsedecek olursak… Cittaslow birliği, 1999 yılında dört küçük İtalyan kentinin belediye başkanlarının girişimiyle Slow Food hareketinin kentsel boyutlara taşınması kararı ile doğmuş. İtalyanca’da “şehir” anlamına gelen “citta” kelimesi ile İngilizce’de “yavaş” anlamına gelen “slow” kelimesinin birleşmesiyle ortaya çıkan Cittaslow’un mantığı aslında isminden de gayet net bir şekilde anlaşılıyor.
Cittaslow, bugün yaşadığımız en büyük sorunlardan yola çıkıyor. İnsanların kendi sağlıklarını ön planda tutarak, hava, gürültü, ışık ve elektromanyetik kirliliklerini kontrol altına almaları konusunda bilinçlenmelerini sağlıyor. Bu doğrultuda, çöp toplama saatlerinden ilaçlamaya, yerel üreticilerin desteklenmesinden alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesine kadar birçok konuda gerekli önemler alınmasını öngörüyor.
Yerel kimliğini korumak isteyen ve nüfusu 50,000’in altında olan tüm yerleşim yerlerine uygulanabilecek olan bu girişimin kökleri 1986 yılında ortaya çıkan ve bugüne kadar binlerce üyesi ve binden fazla şubesi olan Slow Food hareketine kadar uzanıyor. Dünyanın dört bir yanında baş gösteren küreselleşmenin etkilerini azaltmak ve bu şekilde şehirlerin doğal yapısının korunmasını ve doğa ile uyumlu bir yaşam tarzının benimsenmesini amaçlayan hareketin birçok destekçisi var. İtalya’da gittikçe yayılan Cittaslow’u, bugün Güney Kore, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, ve Fransa gibi dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan 24 farklı ülkesinde görmek mümkün. Türkiye’de ise Seferihisar, Akyaka, Gökçeada, Taraklı ve Yenipazar’ın ardından Vize (Kırklareli), Perşembe (Ordu) ve Yalvaç (Isparta) da, 2012’de İtalya’nın Novellara Kenti’nde düzenlenen Cittaslow Genel Kurulu’nda Sakin Şehir logosu aldı. 2013 Cittaslow Genel Kurulu’nun, üretici pazarları, kadın emeği evleri, peyzaj projeleri, e-belediye hizmetleri ve yerel yemekleriyle 2009 yılında Cittaslow Uluslararası Ağı’nın bir parçası olmayı başaran Seferihisar’da yapılması planıyor.
Ülkemizde de benimsenen bu hareketle, hem tarihî dokusu hem de doğal yapısını korumayı başarabilmiş kimlikleri ile Yeniboğaziçi ve Lefke’de karşılaşmak mümkün. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi kendi geleneklerini, göreneklerini, yemeklerini, ve tarihsel kimliğini korumak için adım atan Yeniboğaziçi Belediyesi, güçlü ve zayıf olduğu noktalarını analiz ederek sahip olduğu şartlar ışığında bir strateji geliştirme yolunda ilerliyor. Çünkü bir bölgenin Cittaslow olabilmesi için, var olduğu tüm alanlarda uyumu yakalaması, ve sakinlerine ve ziyaretcilerine zevk verecek yerel tat ve zanaatları bünyesinde barındırması bekleniyor.
Bölgelerinin bu girişime uygun olduğunu düşünen girişimciler, denize yakın bölgelerde inşaatların artarak doğaya zarar vermesinden korkuyor. Bu ve benzeri girişimlere Cittaslow kriterlerine göre yaklaşan halk, geri kazanım teknikleri ve çevreci politikalar geliştirme, toprağın çevre dostu şekilde kullanılabilmesi için gereken altyapıyı kurma, genetiği değiştirilmiş gıdalardan arınmış organik ürünler üreten yerel üreticileri destekleme, gerçek konukseverlik değerlerini koruma, ve yeni nesillerin lezzet eğitimiyle tanışmasını sağlama yolunda emin adılmlarla ilerliyor.
Köklerimizin yattığı köyler geçmiş ve geleceğimizi yansıtıyor. Bu nedenle, ekilen tohumlarla geleceğimizin devamlılığını sağlayan, yavaş ve doğal yaşamın kaynağı köylerin önemini göz ardı etmeden hareket etmek gerekiyor. Çünkü çeşitliliğin hızla azaldığı, doğal ve sağlıklı besinlere erişimin nerdeyse imkansız olduğu bugün ve gelecekte, ihtiyacımız olan doğal yaşamı bize sunacak olan binlerce yıllık birikim ve zenginlikleriyle vazgeçilemez köylerimizdir.
Eğer siz de ülkemize ait değerlerin sadece eskilerin hatırlayabileceği kavramlar olarak kalmasını istemiyorsanız, Cittaslow hareketini biraz daha yakından tanımak için adımlar atın. Gelecek nesillerin de ülkemizde gelişen doğal güzelliklerin farkına varıp bunlardan zevk almasını sağlama yolunda önemli bir adım olan Cittaslow, hayal ettiğimiz geleceğin geçmişimizde saklı olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Bugün aslında en doğal ihtiyaçlarımızdan olan gerçek gıdaya ulaşmak o kadar zor ki!
Büyük şehirlerdeki marketlerde neye elinizi uzatsanız ya birbirinden tehlikeli hastalıklara neden olan tarım ilaçları ile yüklenmiş, ya da kanserojen etkisi bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış GDO’lu! Bu durumda ne yediğimizden emin olmak, sağlıklı beslenmek, ve mevsiminde yemek büyük önem taşıyor. Bu nedenle, Cittaslow yolunda, biyoçeşitliliğimizi korumak, sürdürülebilir yaşamı ve yerel gıda sistemlerimizi desteklemek, ve gerçek gıdaya erişimi sağlamak için çalışan Yeniboğaziçi Yavaş Şehir Hareketi gibi gruplara destek olmak hepimizin yararına!